İzledim

YARGI – Biz Bitti Demeden Bitmez

Yargı 20 Bölümünde reytinglerini yükselterek iki kategoride zirvedeki yerini korudu. AB’de 10,27 reyting, ABC1’de 10,36 reyting ile günün 1.si iken, Total’de sıralamada 1 kademe yükseldi ve 8,17 reyting ile ikinci oldu. Bölüm değerlendirme yazısı Gülsüm ‘den… Keyifli okumalar…

 

Yargı 20. Bölüm yorumuna başlamadan evvel genel bir eleştiriyle sözlerimi açıyorum. Orijinal dediğimiz şey tamamıyla yepyeni bir konu ortaya atmakla veya izleyicisini sürekli şaşırtmakla ilgili değil bence. Bir gerçekliği gerçeğe en yakın biçimde yorumlayabilmesiyle bile Yargı bu orijinallik minvaline çok yakındı ama Sema Ergenekon’un olaylar gelişirken yazmaya uğraştığı şaşırtma ve ters köşe hamleleri, dizinin kendi içinde kurduğu mantıksal dizilimi bir noktada baltalıyor gibime geliyor. Senarist olarak kaygılarını anlıyorum aslında ama klişe de olsa bir şeyi güzel sunabilirsin. Yani her şey sunum meselesi. Elde temellendirilebilen böylesi gerçekçi karakterleri klişeye dahi soksak, eli yüzü düzgün bir kurgu ve montajla herkese hitap eder bir hale getirebilirsin. Yargı dizisinin temel sorunlarından bir diğeri de potansiyel olayların bir noktada verileceğinin farkında olmamıza karşın bu düşüncelerin bölümlere eşit olarak yedirilemeyişi. Niyazi probleminde de bu durum vardı. Niyazi’den zinhar şüphe edilmesin fikri bence 19. Bölümün en kritik hatasıydı. 20. Bölüm olayları aslen 19’un içinde yer almalıydı. 20’ye kaydırıldığı için Sema Hanım boşta kalan karakterlere af edersiniz mal muamelesi yaptı. Boş yere hiçbir karaktere güvenmez oldum. Olaylar gelişirken karakterlere olan güvenilirliği sarsmak bana pek mantıklı ve doğal gelmedi. Esasında Eren cevval bir tip olarak Niyazi’den en başından şüphelenmeliydi. Ceylin katil ile kriminaldeki adamın aynı olabileceğini düşündüğünde bunu abartılı da buldu ki bu da bir tık saçmaydı. Normalde bu spekülasyonu zaten Eren ortaya atmalıydı. Aynı adam “Katil uzun saçlı adam olabilir.” deyip Niyazi’ye ciğerlerden bir demet gibi yaklaşmamalıydı. Kriminalde bir köstebek olduğu da anlaşılan bir gerçekti. Kendi gölgelerinden bile şüphe edilseydi daha şık olurdu. Bir karakteri zekasıyla yücelteyim derken diğerine aptal demekten hoşlanmam. Elbette ki bu sezonun geneli için belli başlı konular için bir plan belli ki var. Bu yüzden bazı duraklamalar, geçiş bölümleri çok normal ama karakter inancını zedelemeden ilerlemek daha mantıklı olur sanırım.

Genel eleştirimi dile getirdiğime göre Yargı 20. Bölümde neler yaşandığına bir göz atalım.

 

 

 

Öncelikle iddianamenin Yekta tarafından yorumunu geçen hafta göremeyişimizin dezavantajıyla içime sinmeyen, eksik olduğunu hissettiğim parçaları daha fragmanındayken bile tamamlamıştım. Havada asılı kaldığım noktalardan birisini gidermişken Ceylin’in iddianameyi sonuna kadar okumayışı veya sonuca varamayışı çok aptalcaydı. Aynı kadın Ilgaz’ın iddianameyi kaleme aldığını şıp diye anladı halbuki. Burada mantıki bir tutarsızlık var bence. Bu kadının avukatlığına arada güveneyim diyorum. Kendisinin baş şüpheli olduğu iddianamede “Üçüncü kişi tarafından” ibaresi geçmesine rağmen Ilgaz’ın açıklamasına ihtiyaç duyuyor. Anın sıcağıyla düzgün düşünemediği, Ilgaz’ın rasyonel ve sakinleştirici etkisini göstermek için böyle yapılmış, durumun vahametini ve Ceylin lehine bir iddianame olduğu anlatılmış. Buraya kadar da tamam. Ama Ceylin sanki öldürmüş gibi davranıp iddianameyi üstüne alındı resmen. Gemileri hemen yakmanın bir alemi yoktu. Pars’a hemen düşman kesilmesini anlayamadım. Daha muhakemesini kuramadığı iddianame için iyi ki yanımızda Ilgaz varmış. Yoksa bu kadın kendisini temsil etse dahi savunamazmış bile. Biraz sakin olsaydı bence daha iyi olurdu.

 

Ilgaz: “Öyle bir şey yazmıyor Ceylin. Fark etmedin mi kendi şüphelerini de katmış? Açıkça üçüncü kişiden bahsetmiş. Haksız tahrik demiş, ağırlaştırıcı hallere hiç girmemiş. Aksine elindeki delilleri düşündüğünde çok daha sert bir iddianame yazabilirdi. Düşünsene bir başka savcı neler yazabilirdi, ne olurdu. Bir düşün.”

Ceylin: “Düşünmek istemiyorum.”

Ilgaz: “Ceylin bir düşün. Ben sana söyleyeyim. Silahta parmak izi ve swap izi bulunan şüphelinin, maktulü kardeşinin intikamını almak üzere takip etme olasılığının yüksek olması. Dosyada bulunan atış sertifikası ve şüphelinin annesinin maktulün annesine verdiği kefenin şüpheli tarafından tasarlanarak kan gütme saikiyle adam öldürme suçunu işlediği. Şüphelinin bu şekilde üzerine atılı suçu gerçekleştirdiği anlaşılmakta nokta nokta nokta nokta nokta nokta… İşte aynen bunu okurdun, işte o zaman müebbete giderdin. Hatta annen de suçu azmettirmekten yargılanabilirdi.”

 

Başka şüpheli olmadığı için ben de sinirlenmiş gibiydim ama içeriğini tam anlamıyla görememiştim. Boşluklar olabilir diye düşünüyordum. İddianameyi Ceylin okuduktan sonra benim gibi tepki vermemesi gerekiyordu. Ceylin’e noluyor diye bu bölümde bir sorguladım yani. Zaten hukuk ile ilgili dizinin belli bir derinsizliği var. Bu yüzden anlama ve muhakemede sorun yaşamasak keşke.

twitter

Gelen Hakim Kemal Amca’yı Ilgaz seviyor diye yumuşatarak anlatması da abesti. Biraz dalgaya vurarak izledim bu amcamızı Ilgaz yüzünden. Adam bildiğin kök söktürür bir tip ama en azından işini iyi yapanlardan gibi görünüyor. Metin’in silah raporuna dayanarak bilir kişi istemesi bana böyle düşündürdü. İşini güzel ve hakkıyla yapanlara sözüm yok. Pars’a da diyecek bir şey bulamamıştım Ceylin’i avukatsız sorguya alana kadar malum. Ayrıca Hakim Kemal Amca Yekta’ya ağzının payını verebilecek kalibrede. Bu seyirliği kaçıramam. Yeni atanan Derya savcının tavrıyla bile tatmin oldum galiba.

 

 

Ilgaz ve Ceylin ile eş zamanlı giden Yekta’nın tepkisini geçen hafta görmemiz halinde biraz daha az havada kalacaktım ama geç olsun güç olmasın ayağına sezonu böyle böyle getireceğimiz de anlaşıldı. Yekta’nın saldırgan tavırlarını normalde anlardım ama oğlunu sağken bu kadar savunsaydı, oğlu bir psikopata dönüşmezdi muhtemelen. Şimdi böyle gerçek peşinde olmaktan ziyade Ceylin’e isnat ettirmeye çalıştığı suçlamalar da bana zorlama geliyor. Bunun yanında tavırlarındaki yapmacıklık benim ondan tiksinmeme bile neden oluyor. Niyazi’nin katil olduğu ortaya çıktığında tatmin olamayıp zevkine Ceylin ve Ilgaz ile uğraşır herhalde. Topladığı bilgileri boşa gitmesin bari. Belki Niyazi’nin azmettiricisine de Ceylin’i koymaya çalışır saçma sapan. Karakter refleksi bu olduğu için böyle diyorum. Yani gerçeği kovalamak yerine Ceylin’i suçlayıp Murat’ı hapse yollamak elbette onun için çok daha avantajlı olmuştur. Her türlü işin ucuna kendisi gelecek. Bunu da biliyoruz.

 

 

Niyazi’nin Yekta’nın ofisinin başında beklemesi de doğrudan azmettiricinin Yekta olduğunu düşündürebilir ama o ofiste aynı zamanda Cüneyt de Seda da var. Cüneyt’i Engin’in neyle tehdit ettiğini henüz bilemiyoruz. Bu yüzden sadece Yekta’dır diye kestirip atamıyorum. Ancak en yüksek ihtimalli olan da o. Ceylin’i ve Ilgaz’ı suçlamak isteyenlere bakınca da tek başına Yekta parlıyor malum. Yani azmettirici böyle buyurmuş.

Ayrıca şu da düşünülmeli. Niyazi başka birisinden akıl alarak hem Yekta’ya hem Göksu’ya suçu bırakmak için ofisin önüne gitmiş de olabilir. Peki Niyazi şimdiye kadar izlerini kaybettirirken, büyük ayakkabı giyebilecek kadar akıllıyken, o eldiveni neden cinayet mahalline bıraksın diye aklımdan da geçti. Kendisini normalde denklemden çıkarması gerekirdi. Ancak kendisi işlerin o kadar içinde ki bilerek bıraktıysa bile kılı değiştirebileceğinden ve delilleri yönlendirebileceğinden de çok emin olmalıydı. O anda da Göksu girdi işin içine. Göksu girdiği için de Niyazi’den şüphelenmeye başlamıştım zaten. Kaldı ki eldivenini orada unuttuysa, Sema hanımın sözde büyük suç dehalarına bilahare şüpheyle yaklaşacağım. Yani Engin de kendisini saçma bir şekilde ele vermişti hepimizin malumu. Niyazi konusunda işin bir diğer tuhaf tarafı, Niyazi Ceylin’e tekme atarken cekette izinin kalacağını da biliyordu. İşte burada amatörce davrandığını düşünüyorum. Ceylin’in orada olması aslında işini kolaylaştırabilecekti. Öfkesine yenik düştü muhtemelen. Suçu kıza yıkmak isterken böyle kendisini ele verdi. Amatörlüğünü gidereyim derken ceketi yakmayı başardı ve ceketteki izler ile sigara izmaritlerinin yanındaki izleri eşleştirmenin önüne geçti. Niyazi eğer Ceylin’i darp etmemiş olsaydı, muhtemelen Ceylin’den daha çok şüphe edebilecektim. Zaten Ceylin’in masum olduğunu bu darp sonucunda düşünmüştüm.

 

 

Bölümü IlCey temalı izlemiyorum derken kastım esasında Yekta ile boğulmak da değildi.  Ben bir miktar sıkıştığımı hissettim. Yekta’nın saldırgan tavırlarına ve yapmacıklı eğlenen hallerine tahammülüm 3 dakika falandır. Daha dün oğlunu toprağa veren bir insana göre bence çok ukala davranıyor, ortalığı yaygaraya veriyor. Bir de zaten Pars üstünden epilepsi geçirdi diye bel altı falan vuruyor. Bundan hiç hazzetmiyorum. Bir kararı etkilemedikçe hastalık bir sorun değil. Özetle Yekta saldırılarının temasını anladıktan sonra uzatmaya ne gerek var diye ekrana bakıyorum bazen. Tabi ki oyuncu çok başarılı. Heybesinden çıkaracaklarını merakla bekliyorum. Burası tamam. Ama ben bu bölümün 50. dakikalarına gelene kadar, bölüm kurgusunun çoğunun yan karakterlere verildiğini düşündüm ve bir miktar da sıkıldım.

 

Pufist Savcı Pars ve kardeşi

 

IlCey’e konu dönene kadar da Pars ve sağlığı ile ilgilendik ki Pars’ı merak ettiğim için onu izlemekten de keyif aldım sayılır. Doktor ziyaretinin ardından hastalığının takip edilmesi aslında beklendikti ama uyurgezer olup olmaması beni biraz kıllandırdı. Yekta zaten bel altı vurmuşken bu konunun kulağına gidip iddianameyi tekrar yazdırması da olası geldi. Malum iddianame diye tutturup yazılanı da beğenmedi.

Neva’nın aklına gelen ağabeyciği Pars ile ilgilenmesi hoştu da Neva bana Pars’tan daha dengesiz geliyor. Ağızlarından çıkanı kulakları duymadığı için en son “Ne ölüme ne dirime.” diyorlardı, hatırlatayım. Bu ne biçim bir aile dinamiğiymiş arkadaş. Sonuçta dil yarası da zor geçer derler. Bunlar resmen sünger çekti her şeye. Pars yakında “Neva usulsüzlük yapmadı.” falan da der.

Neva işinde katıysa da çöküşü bir o kadar epik olacak galiba. Cüneyt ile ilişkisinde de Cüneyt’e bağımlı bir hali var gibime geldi. İlişki içinde oldukça zayıf bir tablo çiziyor gibiydi. Ilgaz için Ankara’daki işini ‘usulsüzce bıraktığı’ düşünülürse Neva’nın arkasını temizleyecek olan da Pars olur herhalde. Adalet sarayını aile kurumuna çevirdikleri için kimse kimseye bir şey yapamıyor ki. En sonunda elimizde de aile avukatları kalacak zaten. Bu olay zincirini de Ilgaz savcı başlattı.

 

 

Eren’in akışkanlığını Pars, IlCey, Metin amir ile kullanmaları hala çok hoş bence. Pars’ın da Eren’in özel hayatıyla ilgilenmesini çok sevdim. Eren’in kızıyla ilişkisini yoluna koyma çabasında Ilgaz ve Ceylin’den yardım alması da bence çok şekerdi. Yekta’ya tırpan çizerken hak payını görmemek elde değildi tabi.

Ceylin ile ilişkisinde, Ceylin’e katil=adli tıpçı önermesinde katılmasa bile içerden bilgi vermesi, hukuklarının ne kadar gelişmiş olduğunu bana tekrar hatırlattı. Tabi ki Ceylin’i çok sevdiği aşikardı ama Ceylin’in görüşlerine bu denli saygı duymasını çok sevdim. Ters görüşte olsa bile böyle davranması çok hoş bir hareketti.

 

 

Çiftin dinamiklerinde değişim üstüne daha fazla söz söylememize yaradı zaten. Ceylin’in uslanmazlığı konusunun bir diğer temellerinden birisiydi sanırım. Zaten Ceylin o kayda bakmasaydı içine de sinmezdi. Ilgaz da kontrol edebildiği sürece Ceylin’in aşırılıklarına pek zıt gitmemeye karar verdim.

 

 

Bu hafta IlCey’in sahnelerinden genel olarak keyif almaya çalışırken buldum kendimi. Yani sahnelerinden keyif almak için çabaladığımı hissettim. Her şey ve herkesten kendilerini soyutlama başarısı göstermelerini takdir ediyorum. Sonuçta karısı kocası muhabbetine birlikte kalabiliyorlar. Ancak keşke üstünden atlandıkları gibi, montaj terörüne de kurban gitmeseler. Çift kendisini herkesten soyutluyor soyutlamasına ama bunun devamını görmedikçe bir anlamı da yok. Bir ilişkiye başlamaları sebebiyle sahnelerinin biraz daha dolu olabileceğine dönük fikirlerim vardı ama bu galiba sönmek üzere. Birlikte dava çözdükleri sahnedeki giyim kuşamlarının Ceylin’in “Siyah her zaman beyazı yutar.” göndermesi taşıdığı çok anlaşılırdı ama bu davayı çözerken yakınlaşıp, ardından gelen sahnelerinde aralarından fil falan geçiyorsa, bu pek inandırıcı olmaz. Ya sahneyi “Çalışmaya devam etmeliyiz.” replikleri ile bitirmeliler ya da ertesi sahnede çifti yatakta falan görmemiz lazım. Aksi hali biraz saçma ve pek bir şeyi karşılayamıyor. Sevgililer günü ganimeti olarak aynı ofis sahnesinde telefon kayıtları isimlerini şaşırtıcı bir adla değiştirmek üzere sözleştiklerinde de merakımı celbettiler. Ama devamında Ilgaz gibi Ceylin’in ailesiyle falan kalmasına benim pek bir tahammülümün olmadığını fark ettim. Malum Gül’e karşı kin güdüyorum. Zaten bu olaydan da bağımsız genel anlamda Ceylin’i denetimsiz sokağa bile salmamak gerekiyormuş. İspatladı kızımız sağ olsun. Ilgaz’ın Ceylin’in eve gideceğini öğrendiğindeki tepkisini çok tatlı buldum.

Tabi bu arada dizinin aileleriyle olan ilişkilerine yer vermelerini de tamamıyla işlerine bağlı olduğunu düşünüyorum. Yoksa bu ikisinin ailelerle ne işi olur ki? Zaten de olmasın. Aşırı cringeler. İki aile adına da yer yer utanıyorum.

 

 

Ceylin’in Aylin & ahlaksız Osman enişte dramındaki tutumları oldukça rasyoneldi. Hatta Aylin’in babalık testi istemesini de Gül’ün aksine aşırı mantıklı buldum. Aylin bence böylece kendi karakterini bulabilecek gibime geliyor. Hatta Aylin’i ilginç bir şekilde desteklerken buldum. Gül ise tuhaf bakışlarıyla geleneksellik noktasından bağnazlık noktasına geçiş yaptı. O ailede bir aldatma söz konusu olduysa o bebeğin babasını öğrenmek herkesin hakkı. Zümrüt zaten isterse kocasına söylemesin.

 

 

Ilgaz’ın ise aile sorgulamaları bir yere varabilir gibiydi ama pek yükselmemiştim. Oldukça geç öğreneceğimiz için heyecan dalgasına girmemiştim ki zaten Merdan gelip Metin ve Çınar’ı olaydan sıyırdı.

Çiftin aileye de bölünmesi mantıklı olmasına mantıklıydı ama açıkçası çift adına tatmin noktamın çok uzağına düştüm. Biraz talihsiz oldu bu. Bu bölümü sezon geneline yayılacağı için karavana diye es geçelim tamam ama sevgililer günü formatı için de zayıftı bence. Sokaklarda öpüşsünler birbirlerine çiçek böcek fırlatsınlar peşinde değilim ama bari sahne uzunluklarında bir sıkıntı çıkmasa. Sahne geçişleri de başarısız olmasa. İçerikte zaten cinayeti konuşacaklarını biliyorum. Bunla ilgili bir sorunum yok. Bu hafta sahnelerinin sus payı olarak yazıldığını daha çok hissettim ve bunun sezona yayılmasını gerçekten hiç istemiyorum. Şu an için tek endişem bu. Malum karakterler kendi başlarına bile bomba gibi.

 

Ceylan Erguvan Kaya ile ileri sürüş teknikleri

 

Ceylin’in Engin davasından sonraki uslanmazlığından sonra Niyazi’yi takip etmesine ve bu konuda yalan söylemesine cins cins baktığım da oldu yani. Bu kız gerçekten bir gün duvara toslamayı bekliyor yani. Tabi ki şüphelerinin peşine gitsin. Gitmesin demiyorum da Ilgaz’dan bağımsız gitmesin bari. Ret yiyecekse de ikna etmeye falan çabalasın. Yani Ceylin’in zeka problemlerini tekrar açmak istemiyorum da bence bu yürek yemişliğini, adrenalin bağımlılığı ile açıklamak yerine mümkünse Ilgaz ile sürdürsün. Harbi koskocaman kadın için endişe ediyorum. Ya Niyazi evden takip ettiğini anlayıp kıza zarar verseydi? Bunları Ceylin hiç düşünmeden, kendi canından geçiyor. Niyazi’den şüphe edilmesinin ardından iyi bari Ilgaz yetişti falan dedim. İhale yine Ceylin’e de kalabilirdi. Bu kızın rasyonalitesi gerçekten şüphelenene kadar. Hayır kendisini Müge Anlı falan sanıyor, sonrasında adrenalin bağımlılığına bağlı zeka yokluğunu hiçbir şekilde aklayamıyorum da. Sırf bu sebeple Engin’in kaçacağını anlayıp orada dikilen tüfekli iki jandarmaya haber vermeyişi de gözümün önünden gitmiyor. İnsan biraz olsun akıllanır. Tamam Ceylin böyle atılgan, gözü pek falan da yaşadıklarından iki dirhem ders alamayacaksa bu kadının karakter dönüşümü olumlu yönde nasıl gerçekleşir emin olamıyorum. Ilgaz’ı sürekli takdir edip kendisine onu örnek alamayacaksa, yazık, Ilgaz daha çok “Canını sokakta bulmadım ben senin.” der. Tabi Ceylin böyle olmasına böyle de sürekli kendisini risk grubuna sokuyor. Sonra Ilgaz’a ağlıyor.

 

 

Niyazi’nin öleceğini bekliyordum ama açıkçası intihar edeceğini düşünmemiştim. Daha çok o yolda kazaya kurban giderdi gibime geliyordu. Arkasındaki azmettirici adamın onunla gömüleceğini ise düşünmüyorum. Ana kadrodan bir adamın ipini tuttuğu ortada. Merdan’ın mekanında buluştuklarında da Merdan’ın tuhafsayan bakışlarına olumlu yaklaştım. En azından azmettiricinin o olmadığını bize anlattılar gibime geldi. Dediğim gibi Ilgaz’ın avukatlığını da yakmazdı sanki. Torununu belki Çınar gibi yönlendiremiyor ama Ilgaz’a ve kararlarına saygı duyuyor gibi. Umarım böyle kompleks düşünceler içinde olmak yerine daha doğrudan bir kötüdür. Kötü adamlığının ve eksantrikliğinin açılmasını hala dört gözle bekliyorum. Boş gözlerle beklemekten iyidir en azından.

 

Seda’yı harcayacaklar matmazel

 

Boş gözlerle izlemek demişken gelelim Seda konusuna. Bu hafta Seda’dan epey uzak hissettim ama Merdan yönetimindeki ajandasını ancak Ceylin’e ve ailesine saldırarak, Zafer konusuna getirebilirdi. Burada amaçlı olduğunu anladım ama Pars ile sahnesinde iddianameyi yumuşak bulmak yerine detaylarını da sorabilirdi. Açıkçası Yekta dilinden konuşsa da arkadan Ceylin’e destek olmayışını çok ilginç buluyorum. Karakterin biraz kaygan bir yapısı olabilirdi. Bildiğin role kaptırdı kendisini. Karakterin çıkışı yakınsa bunu anlayabilirim ve bilinçli olarak Pars & Seda’dan Derya’ya kırmak istediklerini çözebilirim ama keşke böyle olmasaydı. Ship değiştirmek pek hoşuma gitmez. Pars ve Seda daha organik olabilirdi gibime geliyordu ayrıca. Seda’yı kullanmayı nedense şu ana kadar seçmediler. Yani unutulduysa diye tekrar belirtiyorum. Seda Yekta’dan nefret ediyordu, intikam istiyordu ve Yekta’nın aleyhine süper bomba bir haberi var. Elinde tuttuğu bilgilerle Yekta’nın ve Ilgaz’ın ayağını öyle bir kaydırır ki ailecek şaşırırız. Umarım çıkarken bir şeyler de yapar. Aksi halde Merdan gibi boş bir beklentinin ötesine geçemeyecek ne yazık ki.

 

 

Derya savcı rolündeki Şükran Ovalı’ya ise buradan “hoş geldin”lerimi gönderiyorum. Kendisiyle yıldızım pek barışık değil ama umarım girdiği gibi klas hareketleriyle gönül fethedici olabilir. Kaldı ki Pars’tan önce başsavcı ile konuşup, dosyayı ona devrederek orta yolu bulması mantıklıydı. Burada Ilgaz’ın namına yaraşır şekilde konuşup saygı duyması belki ilerleyen dönemlerde Pars’ın sinirini bile bozabilir. Malum adamın Ilgaz ile mutlaka rekabette olmasına ihtiyacı var. Derya’nın iş takibi konusundaki sorunları bir ölçüde davayı yürütürken Pars’a yardımcı da olabilir. Başladığını bitiren insanları severim. Derya’nın gelişine sevinmedim ama pek yadırgamadım da. Nötr taraftayım galiba yani. Derya başta güzel bir titreşim verdi ancak Pars ile bitirim ikili olmaları veya bu ihtimali konusunda ne hissedeceğimi tam kestiremedim. Seda’nın bu haftaki antipatisini düşünürsek, bunun da bilinçli olduğunu hissediyorum.

Ergen dramasını eleştirmeden geçecektim az kalsın. Serdar’ı gerçekten o kadar sevemiyorum ki tüm zehrini sürekli akıtmasından dolayı bir köşede ben yıkılıyorum. Çınar’ı ben hiç düşünemiyorum ama bu da Çınar’ın hatası tamamen. Bu adamla kuyuya bile inilmez ki. O kuyuya inerken kullandıkları ipi satıp bizim için falan diye milleti aptal yerine koymaya çalışır. Böyle tekin olmayan adamlarla iş yapan Çınar baya baya suçlu. O arabayla Merdan dedeye gidebilirler. Serdar bu noktada da kilit aynı zamanda. Zafer’in cesedini gömdü malum. Gerçekten bunun açılmasını çok merak ediyorum.

Çınar Serdar konusunda bu kadar tüme varamıyorken tutup abisi ve Ceylin’in ilişkisinde bir dinamit olduğunun farkında olmasına bir yandan da sevindim. Tamamıyla vicdansız, düşüncesiz bir arkadaşımıza benziyor diyecektim. Ama dediği ile yaptıkları birbirinden çok ayrı olduğu için bana pek geçmiyor halleri hareketleri. Açıkçası ne yaşarsa yaşasın hak ediyor da derim. Bu ergen dramasında aynı zamanda IlCey’den kesip günlerini gün etmelerini de esefle kınıyorum. Gerçekten hikaye aksı olarak beni o kadar ikna edemiyorlar ve o kadar çıkarcı pislikler ki görmeye bile katlanamıyorum. Tuğçe’nin Eren babasının evini sırf uyuşturucu için güvenli ev olarak kullanması çok alçakça. Parla’nın anne babasının samimi endişesini suistimal etmesi çok aşağılıkça. Çınar’ın para hırsı ve zeka yokluğu da çok saçma artık. Hikayenin bu bölümünü sanki bambaşka birileri yazıyor gibime gelmeye bile başladı.

Son söz olarak dizinin bu haftasını beklendik olayların kötü sunumuyla atlattığımız için biraz sıkılarak izlesem de temel taşları yerine koydukları için memnun oldum. Hakim amcanın da yeni gelen savcının da olumlu etkilerini göreceğimizi düşünüyorum. Bekleyip görelim. Öyleyse bu haftalık benden bu kadar. Herkese sağlıklı ve mutlu günler diliyorum.

*Kapak fotoğrafı için Seza (@PKddicted)’ya çok teşekkürler ve  resimleri seçmemde yardımcı olduğu için Gözde’ye teşekkürlerimi gönderiyorum.

YORUM

 

Göz atmanızı öneririz: Yargı Bölüm Yorumları

 

 

 

 

Noel Pazarları
AVRUPA – En Güzel Noel Pazarları
sığacık ada masalı
SIĞACIK SEFERİHİSAR – Ada Masalı’nın Çekildiği Yer, Nam-ı Diğer Kırlangıç Adası
Alaçatı Tatil
ALAÇATI – Sanki Ege’de bir Vaha
gezdim gördüm san diego
AMERİKA – San Diego
Mekanlar Tarifler
Sütlü Tatlı
Yılbaşında Yapabileceğiniz 5 Şahane Sütlü Tatlı
LONDRA – Londra’da Öğleden Sonra Çayı
künefe
Bir Değil İki Değil Çok Çeşitli Künefe
Şimdiki Aklım Olsaydı (Si lo Hubiera Sabido)
ŞİMDİKİ AKLIM OLSAYDI (Si lo Hubiera Sabido) – Ne Dilediğine Dikkat Et!
Poldark
POLDARK – Korkunun, Umutsuzluğun ve Sevginin Derinliklerinde
Poldark
POLDARK – Eve Dönüş
liar yalancı
LIAR (Yalancı) – İki Taraf Tek Doğru
bergen
BERGEN – Bir Tek Şarkı Söylerken Utanmadım Ben
romantik komedi filmler
Latte Kıvamında Romantik Komedi Filmleri
Yarına Tek Bilet Elle Çekim
YARINA TEK BİLET – Belki de Karşılaşmalar Tesadüf Değil Kaderdir
BİZ BÖYLEYİZ – Olsaydı Nasıl Olurdu?
Deli Bayramı
DELİ BAYRAMI – Kim Akıllı Kim Deli, Nasıl Ayırt Etmeli?
evlat oyunu
EVLAT – Her Şey Çok Zor
übü hep übü
ÜBÜ HEP ÜBÜ – Übülük Müessesesi Üzerine
yaşamaya dair
YAŞAMAYA DAİR – Yaşamayı Ciddiye Alacaksın
Copy link
Powered by Social Snap