Özlem‘den gelen Meryem yazısını siteye eklerken ‘Böyle güzel bir aşk hikayesi varsa ben neden izlemiyorum bu diziyi’ diye sorguladım kendimi. Kaç bölüm gerideyim? ^^
“…Güzel aşkım tatlı aşkım kanayan yaram benim
İçimde taşırım seni yaralı bir kuş gibi
Ve onlar bilmeden izler geçiyorken bizleri
Ardımdan tekrarlayıp ördüğüm sözcükleri
Ve hemen can verdiler iri gözlerin için
Mutlu aşk yoktur…”
Aragon’un bu şiirini (*) okurken aklıma hemen bizim şanssız ve utangaç aşıklarımız Meryem ve Savaş geldi. Öyle olunca da yazmak farz oldu tabii…
Hiç düşündünüz mü dizi karakterleri bir şiir olsaydı hangi şiir olurdu? Ya da aşklarını şiirle anlatmaya çalışsak hangi şiirleri seçerdik?
Mesela Cemal Safi’nin ‘Ya evde yoksan’ şiiri nasıl yakışır Savaş’ın ağzından Meryem’e…
“Aşkınla ne garip hallere düştüm.
Her şeyim tamam da bir sendin noksan,
Yağmur yaş demeden yollara düştüm.
İçim ürperiyor, ya evde yoksan…”
Akşam sabah kendisini Meryem’in kapısında bulan Savaş karakterini daha net hangi şiir anlatır değil mi? Ya evde yoksan
“…Ya yolu kaybettim, ya ben kayboldum,
Ne olur bir yerden karşıma çıksan,
Tepeden tırnağa sırsıklam oldum,
İçim ürperiyor, ya evde yoksan.”
Çok şiir düşkünü bir insan olmadım. Sonra sonra tadına varmaya başladım şiirlerin… Savaş daha cesur Meryem’e göre. Meryem’in kaçmaya sebebi çok fazla, yasak aşk onunkisi…
“…sen benim yasak aşkımsın ey sevgili
kimseye söyleyemediğim gizsin
susarım çoğu zaman kanayarak
olgunlaşmasını beklerim zamanın
gülmeyi konuşmayı unuturum
dilime bir ses düşse geceden
yüreğime gönderirim hemen…” (¹)
Ne zaman diline düşse Savaş ismi, usulca gönderir yüreğine kimse görmeden, duymadan. Kendine bile yasak söylemesi.
Savaş ise hazır değil ki daha Nazım Hikmet’in mısralarındaki gibi (²) çalamaz ki daha kapısını o minnacık kadının
“O mavi gözlü bir devdi,
Minnacık bir kadın sevdi.
Kadının hayali minnacık bir evdi,
bahçesinde ebruliii
hanımeli
açan bir ev.Bir dev gibi seviyordu dev,
Ve elleri öyle büyük işler için
hazırlanmıştı ki devin,
yapamazdı yapısını,
çalamazdı kapısını
bahçesinde ebruliiii
hanımeli
açan evin…”
Onları ayaklarından bağlayan öyle çok pranga, her adım attıklarında onları geriye doğru çeken yavaşlatan peşlerinden sürükledikleri öyle çok zincir var ki…
Oysa sevda sözleri söylemek istiyordu. Sevdalı sözler. İlhan Berk gibi… (³)
“Biliyor musun sen bir şiirde ilk satırsın ilk sözcük
Beyaz bir gül
Beyaz bir gül ne kadar beyaz olursa o kadar
Ne kadar suysa bir su
O kadar…”
Bu haftalık bize ayrılan Savaş Meryem süresinin sonuna geldik. Hadi benim çok sevdiğim bir şiir ve onun şarkısı gelsin bu haftanın hatırına…
“Düşlerin parlayıp söndüğü yerde
Buluşmak seninle bir akşamüstü
Umarsız şarkılar, dudağımda bir yarım ezgi
Sığınmak gözlerine, sığınmak bir akşamüstü
Gözlerin bir çığlık, bir yaralı haykırış
Gözlerin bu gece çok uzaktan geçen bir gemiBir orman bir gece kar altındayken
Çocuksu, uçarı koşmak seninle
Elini avcumda bulup yitirmek
Sığınmak ellerine bir gece vakti
Ellerin bir martı, telaşlı ve ürkek
Ellerin fırtınada çırpınan bir beyaz yelkenBir kenti böylece bırakıp gitmek
İçinde bin kaygı, bin bir soruyla
Bitmeyen bir şarkı, dudağında bir yarım ezgi
Sığınmak şarkılara sığınmak bir ömür boyuGözlerin bir çığlık, bir yaralı haykırış
Gözlerin bu gece çok uzaktan geçen bir gemi
Ellerin bir martı, telaşlı ve ürkek
Ellerin fırtınada çırpınan bir beyaz yelken”
https://www.youtube.com/watch?v=0GGJQbahDcQ
yazıda kesitleri yer alan şiirler;
(°) Louis Aragon ‘Mutlu Aşk Yok ki Dünyada’ , Cemal Süreya çevirisi ile
(¹) Celal Kabadayı ‘Yasak Aşk’
(²) İlhan Berk ‘Yüz’
(³) Nazım Hikmet Ran ‘Mavi gözlü dev’
* Özlem’in kaleminden bir diğer Meryem yazısı ‘Vurdun kanıma girdin, itirazım var’ ı okumuş muydunuz?