Londra ’nın parkları tam bir yazı dizisi olarak devam ediyor. Konuk yazarım Neslihan bu kez Royal Collage, Sky Garden ve Holland Park gezilerini kaleme almış.
İşte Neslihan’ın derlemesi ile serinin üçüncü yazısında yine yeşilden uzaklaşmıyor ama farklı mekanlara uzanıyoruz. Keyifli okumalar…
Bundan önceki yazılarımda Londra’nın Toplam sayısı 101’i bulan parklarından birkaç tanesini size tanıtmaya çalışmıştım. Bu yazımın konusunu ise turistlere gezilmesi tavsiye edilen iki yer olarak belirledim. Bu iki yerin de Londra’da yaşayan kişilerin tavsiyesi olduğu belirtmem gerekir.
İlki yine bir park. Dayanamadım, yine bir park ^^ Her ne kadar turistik yerleri pek tercih etmesem de ‘görülmesi gereken yerler’ kategorisinde yer alan lokasyonlara da şans verilmeli değil mi? En azından bir kez görülmeli. Tam da bu nedenle merak edip gittiğim Greenwich’deki Royal Collage ile başlayalım.
Londra genelindeki ulaşım gibi buraya da metroyla gidebiliyorsunuz ama bu sefer Greenwich’e ulaşmak için DLR (Dockland Light Railway) dedikleri bir tren aktarması yapmanız gerekiyor.
Ziyaret günümde hava o gün bayağı kötüydü. Keyifsiz bir havayı keyifli bir gezi ile renklendirmek güzel fikir, tavsiye ederim… Gezime biletini önceden aldığım ve gerçekten görmeyi çok istediğim Painted Hall Ceiling Tour ile başladım. Randevu ile gezilen bu ilginç yapıda restorasyon bugün de devam ediyor. Yaşı benden oldukça ileri olan bir grupla merdivenleri tırmanıp, elinizi uzatsanız dokunabileceğiniz (dokunmak kesinlikle yasak!) bu ilginç tecrübeyi yaşamak keyifliydi. Öncelikle mekânın hikayesini dinliyorsunuz. Sonra size verilen özel kıyafetlerle tavana ulaşıyorsunuz. Açıkçası tarihle pek aram olmadığı için ben fotoğraf çekmeye yoğunlaştım. Bu nedenle size sadece özet bilgi verebilirim: Ana konu bir kral ve bir kraliçe. Özet bitti ^^ Asıl merakımı çeken mekânın mimarisi. The College, St Paul Katedrali’nin mimarı Christopher Wren tarafından tasarlanmış. Benim gezdiğim Painted Hall denen kısım 1696 ve 1704 yılları arasında inşa edilmiş. Kral George ve onun çocukları ve torunlarını duvarlara resmetmişler.
Park ile yola çıktık ama Greenwich Park bir başka sefere ve dolayısı ile yazıya kaldı…
İkinci turistik yerimiz ise SKY Garden…
Sky Garden, City of London diye bilinen benim de çok iyi bildiğim bir bölge olan Finans bölgesi’nde yer alıyor. Bu bölge metroda ‘Bank’ olarak geçer. Walkie Talkie diye bilinen yüksek binanın en üst katına çıkıyoruz. Tahmin edebileceğiniz gibi Londra ayaklarınızın altında. Ücretsiz olarak gezebileceğiniz SKY Garden için önceden internetten randevu almanız şart.
İngilizce konuşulmayan bir kalabalık sıra ile -turistik demiştim ^^, bina girişindeki güvenlik kontrolü sonrası en üst kata ulaşıyorsunuz. Ve adı üzerinde bir ‘garden’ ile (bahçe) karşılaşıyorsunuz ama benim çok ilgimi çektiğini söyleyemeyeceğim. İlgi alanım olduğu için fotoğraf çekmeye çalıştım ama kalabalığa dayanamayarak bu ziyareti kısa kestim. Yine de lütfen seyahatleriniz için not edin: Bir kere gidilip görülebilir. Hatta ben de bir kez daha gün batımında gitmeyi düşünebilirim. Güzel Londra görüntüleri alınabilir.
Ve gelelim daha önce oğullarım küçükken gittiğim ama hiç hatırlamadığım Holland Park’a…
55 acre (22.2 hektar) üzerinde kurulu parkın özellikle Kyoto Park ve Dutch Gardens bölümlerinin yanı sıra çocuklar için oyun alanları var. Holland Park Batı Londra’nın lüks yerlerinden Kensington & Chelsea Bölgesinde yer alıyor ve bulunduğu semte ismini de veriyor. Holland Park çevresindeki evlere bayılmamak mümkün mü?
Bir başka Londra günlüğünde buluşmak üzere…
Editör notu: Ne yazık ki Neslihan’ın çektiği o güzel fotoğraflardan sadece birkaçını ekleyebildim yazıya… Çok daha fazlası yazarın pixbynes_photo instagram hesabından inceleyebilirsiniz.
Gezdim Gördüm kategorisindeki diğer yazılar için tıklayınız