İzledim

YALI ÇAPKINI – Doğan Güneşe, Aya, Doya Doya Sarılmaya

Eminim ki Yalı Çapkını’nın bu bölümünde minnoş SeyFer sahnelerini gözlerinden kalpler çıkan emoji misali izleyen sadece ben değilim. Yalan yok! 33 minik öpücük ile (Kaynak Twitter: @urazbulbeni) renklenen her SeyFer sahnesi çok güzeldi. Kartepe’de ablasına “Yakınlaşmaya çalışıyor ama benim aklıma zorla evlendirilmem geliyor, olmuyor yapamıyorum.” diyen Seyran, boşandıktan sonra ve kimsenin etkisi ve baskısı altında kalmadan, kendi hür iradesi ile Ferit ile özgürce temas kuruyor. Her sahne replay tuşuna defalarca basılacak tatlılıkta ve doğallıkta <3

 

 

Ama bir önceki bölümde boşanan, çok kısa süre önce birlerine ağır, kısa vadede unutulmayacak sözler söyleyen çift ne ara bu kıvama geldi ben galiba kaçırdım. Konuşmadan mı barıştı bunlar? Seyran’ı yumuşatan şey, Ferit’in kamikaze dalışı ile Kazım’ın evini basarak “Seyran’ı herkesten, her şeyden çok sevdiğini söylemesi” ise, Ferit bunu daha önce de birçok kez dile getirmişti. Değişen ne?  Birbirlerine gelecek vaatleri, mutluluk cümleleri havalarda uçuşurken bu unutkanlık nereden geliyor?  Arada izlemediğimiz kayıp bölümler var sanırım ^^    Bu sahnelerin keyfini kaçırmamak için 123 TIP diyelim o zaman!

 

 

“Biz beraber olduktan sonra, senle ben birlikte olduktan sonra, bir önemi var mı Seyran?”

“Bak biz beraber olduktan sonra senin bana iyi bir hayat yaşatamama gibi durumun olamaz Ferit” 

 

Anladım ki bu iki genç insan ikili ilişkilerindeki geçmişi düşünmeden özlem giderme derdindeler ama bu demek değil ki geldi geçti, geçmesin de… Bugünlerin yarınları da olacak elbet, o yarınlar uzun, büyük ihtimal plansız belki de bir o kadar zorlu olacak ama an itibari ile öyle büyük bir acı ile sınanıyorlar ki, onları bir arada tutacak birbirlerine duydukları bu bağ olacak, birbirlerinden güç alarak var olacaklar. Seyir keyfi verecek sahneler bizi bekliyor, eminim!

 

Her şey bir yana, bölüm içinde en büyük hayal kırıklığı Seyran’ın Ferit’i sevdiğini söylemesiydi. Hayal kırıklığı yaratan eylem değil, bu eylemin işleniş şekli. Ferit’in kendi itirafından beri Seyran’ın ağzından onu sevdiğini duymak istediğini biliyoruz.  Bu bölümde duydu da sonunda… Ama Seyran’ın bu özel cümleyi (o da onun için ne kadar özel olduğunun altını çizmişti.) öylesine bir şey gibi, normal bir konuşmanın içinde söylemesi, bu şekilde özelliği yitirilen itirafa da Ferit’in (sanki bırakın bunu duymayı beklemeyi, defalarca duymuş gibi hiç tepki vermemesi şaşırttı.  Çok özel bir sahne yazılabilir, çekilebilirdi.  Yazık oldu! Bu konunun bu kadar zayıf geçiştirileceğini asla tahmin edemezdim.

 

Ve gelelim bölüm son 20 dakikasına:

 

 

Fuat Korhan’ın dizideki vadesi dolmuş. Zaten ne Suna’ya ilgisi ve İfakat’in Fuat ile Suna’nın arasını yapacak olması ne Halis Ağa’yı dolandırmaktaki payı ne de totalin bayılacağı oldukça fazla dram ögesi barındırabilecek evlatlık meselesine girilmediği için Fuat Korhan’ın vadesinin dolmuş olması şaşırtmadı. Gözyaşlarım pıt!  Özellikle hastane köşesinde vefat haberi almış olan hemen herkes salya sümük ağlamıştır. 32 bölüm içinde karakterin hakkı yendi ama vedası hakkı ile oldu; hikayesine bir türlü giriş yapılamayan Doğukan Polat’ın yolu açık olsun…

 

 

Kül nasıl bir şarkı; hayatın içindeki her türlü vedaya uyum sağlıyor.

“İçimde bir şey kanıyor

Keskin bir vedanın yarası sızlıyor

Yüzümde bir şey soluyor

Aynı değil, umudun rengi kayboluyor…”

 

Yine de ben bu sahneyi Cem Adrian bile olsa, müziksiz karşılamayı tercih ederdim. İçten gelen o çığlıklar daha fazla etkili olurdu bence.  (Mahkeme ertesi bayılma sahnesinde “yardım edin, ambulans” yakarışlarına müziği basan kişi bu sahneyi müziksiz tasarlamayı zaten akıl edemezdi.)

 

Ölüm haberi almak acıdır. O acıyı ekran karşısındaki izleyiciye yansıtmak da bir o kadar zor. Mert Ramazan Demir’e bu sahne özelinde kocaman bir bravo demek isterim. “Hayır… Sus, sus… sakın bir şey söylemeyin” sahnesi ile yıktı geçti. İzlediğim benzer sahneler arasında en iyisi diyemem ama kendi jenerasyonu içindeki en iyisi olduğunu söyleyebilirim.

Gözde Kansu’ya da özel bir alkış. Feryadındaki acıyı iliklerimizde hissettik. Çığlıkları uzun süre kulaklarımızda çınladı… 

 

 

Büyük usta Çetin Tekindor, ölen torununa ağır sözler (unutanlar için “Kıskançsın, haset dolu yüreğin. Böyle pis bir cerahatsın. Bu evde sen hiçbir ise yaramazsın. Yıkıl karsımdan!” olduğunu söyledi) ve attığı tokat ile veda eden Halis Ağa’nın çektiği vicdan azabını repliksiz, isyansız, gözlerinden akan birkaç damla yaş ile çok yerinde canlandırdı. Bunlar daha iyi günlerin Halis Ağa!  Yatacak yerin yok! Gerçi Fuat’ın ölümünden sonra hatalarının farkına varır diye küçük bir umut kırıntım olsa da öz oğlunu toprağa vermiş olmasına rağmen halen aynı yüksek ego ve kibir ile yaşamaya devam etmiş olması beklentimi sıfırlıyor.  Halis Ağa öyle bir adam ki ne sevdiği kadının elini tutabilmiş ne de hakkıyla babalık, dedelik yapabilmiş. Gücünden beslenen ama gücünü sadece kendinden zayıf olduğuna emin olduklarına uygulayabilen bir zavallıdan aynaya bakıp kendisi ile yüzleşmesini beklemek boşuna. Yine de soyadını devam ettirecek tek torun Ferit’i el bebek gül bebek saklamayacak da ne yapacak? Torun konusu devreye girer mi dersiniz?

 

 

Bir sonraki bölüm, çok daha fazla ağlatabilir. Dilerim Seyran cenaze ertesi yalıda yer alır. Fuat’ın Ferit’i Seyran’a emanet etmesi bir yana, bu acılı süreçte Gülgün ve Asuman’a destek verebilir. Aile olmak bunu gerektirir.

Bir karakter çıktığına göre bir karakter girebilir. Nerede kaldın gizemli torun? Nükhet’in oğlu iş seyahati için geldiğinde dedesinin elini öpecekti, şimdi kuzeninin cenazesine mi gelmiş olacak. Keşke mafya ve metres oyunları ile vakit kaybedileceğine kayıp torun yalıya erken getirilse, annesi de cenaze vesilesi ile hikayeye girseydi. Yalı’ya renk gelirdi ^^

 

Suna ve Abidin’e ne olacak sorusunun yanıtı, birbirlerine veda etmeleri ile verildi sanırım. Fuat’ın ölümü şoku ile Suna Saffet evliliğine kalkan olabilecek her şey tuzla buz oldu. Kaçmaya devam edebilirlerdi ama hastaneye gelerek ve hatta Tarık’a teslim olarak kaderlerine boyun eğdiler. Demek oluyor ki Suna’yı mecbur kalacağı bir evlilik süreci bekliyor diyeceğim ama o zaman Saffet Jr. neden konuk oyuncu? Aklımda deli sorular… Suna’nın tek şansı Halis-Saffet arasındaki düşmanlığı ve Hattuç’un buradaki rolünü öğrenen Kazım olabilir mi? İhsanlı ailesinden epeyce soğudu gibi, ne dersiniz?

Fuat’ın vefatı ile Saffet Ağa Korhan’lar ile husumete ara verir sanırım. Artık İhsanlı x Sanlı çekişmesini kıyılamayan nikah ve Tarık’ın her şartta talip olduğu Seyran özelinde izleriz.

Yeni bölüme hazırız! Şimdilik gel fragman, gel ^^

 

 

Bölüm ile direk alakalı değil ama; hemen hemen her bölüm yazısında değindiğim dayak konusunda bu yazıda da parantez açmak istiyorum. Bir dizinin kamu spotu mesajları vermesinin şart olmadığını düşünüyorum. Ama ana akım kanalda prime time’da kadına şiddet sahneleri var ise, bir baba kızlarını, eşini öldüresiye dövüyorsa bu konu giriş, gelişme, sonuç bir yere bağlanmalı. Suya karışan bir kar tanesi gibi hikayenin gidişatı içinde eriyip gitmemeli.

Peki biz Kazım’ın Seyran’ı, Suna’yı dövmesini neden izledik? Dört duvar arasında kalıp açığa çıkmayan bu çığlıklardan Ferit başta olmak üzere kimsenin haberinin olmaması normal mi? (Beğenmediğimiz Tarık tepki gösteren tek kişi olabilir.)   Dönem dönem yumuşak yüzü ile güldüren Kazım Ağa’nın dayakları için hesap sorulmaması, üstüne üstlük Ferit’in sevdiceğini kemer ile döveni elini ateşle harlayan adama ‘seni babam yerine koydum’ demesi içimi acıtıyor. Ayrıca bu bölümdeki Esme çıkışı da bana hiç geçmedi, kusura bakmasın! Varlığını Kazım’ı başka bir kadınla gördüğünde değil, kızların dayak yerken gösterebilseydin değerliydi o tehditlerin…

 

Yalı Çapkını bu hafta iki bölüm ile ekranlardaydı. Özellikle Salı günü yayınlanan ertelenmiş 32. bölüm, kendi günü olmamasına rağmen aldığı 10+ reyting 33. bölümün habercisiydi. Ve 33. Bölümde de tüm kategorilerde zirveye yerleşti. Total’de 11,46 reyting, AB’de 9,11 reyting ve ABC1’de 10,67 reyting ile hak edilmiş bir birincilik aldı. Tüm ekibe tebrikler… 

 

Göz atmanızı öneririz: Yalı Çapkını Bölüm Yorumları

Noel Pazarları
AVRUPA – En Güzel Noel Pazarları
sığacık ada masalı
SIĞACIK SEFERİHİSAR – Ada Masalı’nın Çekildiği Yer, Nam-ı Diğer Kırlangıç Adası
Alaçatı Tatil
ALAÇATI – Sanki Ege’de bir Vaha
gezdim gördüm san diego
AMERİKA – San Diego
Mekanlar Tarifler
Sütlü Tatlı
Yılbaşında Yapabileceğiniz 5 Şahane Sütlü Tatlı
LONDRA – Londra’da Öğleden Sonra Çayı
künefe
Bir Değil İki Değil Çok Çeşitli Künefe
Şimdiki Aklım Olsaydı (Si lo Hubiera Sabido)
ŞİMDİKİ AKLIM OLSAYDI (Si lo Hubiera Sabido) – Ne Dilediğine Dikkat Et!
Poldark
POLDARK – Korkunun, Umutsuzluğun ve Sevginin Derinliklerinde
Poldark
POLDARK – Eve Dönüş
liar yalancı
LIAR (Yalancı) – İki Taraf Tek Doğru
bergen
BERGEN – Bir Tek Şarkı Söylerken Utanmadım Ben
romantik komedi filmler
Latte Kıvamında Romantik Komedi Filmleri
Yarına Tek Bilet Elle Çekim
YARINA TEK BİLET – Belki de Karşılaşmalar Tesadüf Değil Kaderdir
BİZ BÖYLEYİZ – Olsaydı Nasıl Olurdu?
Deli Bayramı
DELİ BAYRAMI – Kim Akıllı Kim Deli, Nasıl Ayırt Etmeli?
evlat oyunu
EVLAT – Her Şey Çok Zor
übü hep übü
ÜBÜ HEP ÜBÜ – Übülük Müessesesi Üzerine
yaşamaya dair
YAŞAMAYA DAİR – Yaşamayı Ciddiye Alacaksın
Copy link
Powered by Social Snap