İzledim

VELİAHT – Timur’un Küçük Dünyasından Esenler Otogarı’na

Uzun zamandır dizi yorumu yazmıyordum, özlemişim ^^ Bu nedenle yazıya bir teşekkür ile başlayayım; bilgisayarda beyaz sayfa açtıracak kadar heyecan uyandıran Veliaht dizisinde oyuncu, yazar, reji… Emeği geçen tüm ekibe teşekkürler…

Özellikle ilk bölümü televizyondan izlemeyi tercih ederim ama bu kez kısmet olmalı. İlk fırsatta (Cumartesi) izlemeye başladığımda YouTube izlenmesi 3 milyonu geçmişti bile. Yazın tahtaya +1 de ben… Gelelim izlenimlerime;

 

 

Zaten fragmanlarından “bu sezon için dizimi buldum” diyordum, bölüm biter bitmez “iyi ki izledim” dedim. Seviyorum böyle nokta atışı kararları. Genelleme yaparsam ilk bölümlerde hikâyeye alışmam biraz zaman alabilir ama bu kez öyle olmadı; ilk sahneden itibaren kendimi hikâyenin içinde buldum. Özellikle Timur karakteriyle tanışınca, sanki çoktan tanıdığım biriymiş gibi hissettim. Sanırım bunun en önemli sebebi Timur’un hikâyesinin bana gerçekten dokunmuş olması… Annesine destek olmaya çalışması, kardeşi Gülşah’a sahip çıkması, hapishane geçmişi derken daha ilk bölümden çok şey yaşadığını gördük. En çok etkilendiğim sahnelerden biri, kardeşine musallat olan adamı dövdüğü için hapse girdiğini öğrendiğimiz andı. Orada hem onun korumacı tarafını hissettim hem de “bu çocuk daha ne kadar yük taşıyacak?” diye içim burkuldu. Özellikle Gülşah’la olan tatlı sahnelerinde gözlerim doldu.

 

 

Akın Akınözü’nün izlediğim ilk dizisi. Geçtiğimiz yıllarda Hercai’deki bir sahnesi viral olmuştu ve performansına o kadar gülmüştüm ki, açıkçası onca karakter oyuncusu içinde gözlerimi kanatacak bir performans izlemekten çekiniyordum. Bırakın korktuğumun başına gelmesini, hiç beklemediğim bir şekilde o kadar doğal, o kadar inandırıcı bir performans sergiledi ki… Bazen tek bir bakışla karakterin bütün hikâyesini anlatıyor gibiydi. Sosyal medyada “Timur’u başkası oynayamazdı” yorumlarına tamamen katılıyorum.

 

 

Şimdi gelelim kafama takılan noktaya… Timur ve Reyhan arasındaki yakınlaşma bana biraz hızlı geldi. Daha ilk bölümde, daha birbirlerini doğru düzgün tanımadan bu kadar yoğun bir elektrik olması biraz yapay hissettirdi. Benim tercihim yavaş yavaş büyüyen aşk hikâyeleri; izleyiciye de tadını çıkara çıkara izlemek düşüyor. Yine de bu eleştirimi görmezden gelebilirim çünkü dizinin genel atmosferi o kadar güçlüydü ki bu detay beni diziye küstürmedi.

 

Yan Karakterler: Herkesin Ayrı Bir Hikâyesi Var

İlk bölümü sevmemin en büyük nedenlerinden biri de neredeyse tüm karakterlere ilgi duymam oldu. Şimdilik sadece üçüne yer vereceğim, ilerleyen bölümlerde karakterleri daha da açıldıkça uzun uzun konuşuruz.

 

 

Yahya…  İlk bölümde karanlık tarafını da kırılganlığını da hissettirdi. Geçmiş travmalarıyla bugünkü öfkesi arasında sıkışmış bir adam gibi. Erkan Kolçak Köstendil öyle bir oynamış ki, bir sahnede öfkesini yaşarken diğer sahnede gözlerindeki kırılganlığı görebiliyorsunuz. Özellikle Derya ile karşılaşmasında nefes alışverişleri, bakışlarıyla verdiği duygu beni çok etkiledi. “Oyunculuk ders niyetine okutulmalı” diyenlere hak verdim. Yahya, daha ilk bölümden bile, dizinin en çok konuşulacak karakterlerinden biri olacak gibi görünüyor.

 

Yahya ve Derya arasındaki gerilimli ama derin bağlar çok merak uyandırıcı. İleride bu ikili üzerinden çok konuşacağız gibi hissediyorum.

Zülfikar bana hem öfke hem de merak uyandırdı. Derya’ya vuracakken bütün ailenin bir anda onu engellemeye çalıştığı sahnede, “işte tam bir Türk ailesi dinamiği” dedim. Kavgalı, gürültülü ama birbirini bırakmayan bir aile portresi.

Ve Zafer… Annesinin ölümüne şahit olmasıyla başlayan travması, onun ruh haline gölge gibi sinmiş. Ahh o yüzündeki o kaybolmuşluk ifadesi… Aslında Zafer de Yahya ile paralel bir karakter; ikisinin yaralarının kaynağı aynı yerden geliyor. İleride yolları kesişir mi dersiniz?

Karakterleri bir daha hatırlamak için soy ağacını şuraya bir ekleyeyim:

Teknik Detaylar: Jeneriğe Bayıldım

Dizinin jeneriği farklı ve gerçekten çok etkileyiciydi. Görsellik, efektler ve Toygar Işıklı’nın müzikleri birleşince sinematik bir hava yakalanmış. Özellikle otogar kavşağı sahnesinde kullanılan metaforlar çok yaratıcıydı. Böyle detaylar, diziyi sıradanlıktan çıkarıp izleyicinin aklında kalmasını sağlıyor.

 

Bölüm Bittikten Sonra…

Bölüm bittiğinde kafamda şu cümle vardı: “Keşke ikinci bölüm hemen şimdi başlasa.” Uzun zamandır bir dizinin ilk bölümünden bu kadar etkilenmemiştim. Evet, aşk hikâyesi biraz hızlı başladı ama genel olarak çok güçlü bir açılış izledim. Karakterlere bağlandım, hikâyeye kapıldım ve oyunculuklara hayran kaldım.

Sözün özü; “Veliaht” bence sezonun en iddialı yapımlarından biri olma potansiyeline sahip. İlk bölümle hem dramatik yoğunluğu hem de güçlü karakterleriyle beni içine çekti. Ufak tefek eleştirilerim olsa da genel tabloya bakınca diziyi çok beğendim. Ve ikinci bölümü kesinlikle izleyeceğim.

 

 

Noel Pazarları
AVRUPA – En Güzel Noel Pazarları
sığacık ada masalı
SIĞACIK SEFERİHİSAR – Ada Masalı’nın Çekildiği Yer, Nam-ı Diğer Kırlangıç Adası
Alaçatı Tatil
ALAÇATI – Sanki Ege’de bir Vaha
gezdim gördüm san diego
AMERİKA – San Diego
Mekanlar Tarifler
Sütlü Tatlı
Yılbaşında Yapabileceğiniz 5 Şahane Sütlü Tatlı
LONDRA – Londra’da Öğleden Sonra Çayı
künefe
Bir Değil İki Değil Çok Çeşitli Künefe
BRIDGERTONE
BRIDGERTONE – Gölge Oyunları
BRIDGERTONE – Dearest Gentle Reader
Şimdiki Aklım Olsaydı (Si lo Hubiera Sabido)
ŞİMDİKİ AKLIM OLSAYDI (Si lo Hubiera Sabido) – Ne Dilediğine Dikkat Et!
Poldark
POLDARK – Korkunun, Umutsuzluğun ve Sevginin Derinliklerinde
bergen
BERGEN – Bir Tek Şarkı Söylerken Utanmadım Ben
romantik komedi filmler
Latte Kıvamında Romantik Komedi Filmleri
Yarına Tek Bilet Elle Çekim
YARINA TEK BİLET – Belki de Karşılaşmalar Tesadüf Değil Kaderdir
BİZ BÖYLEYİZ – Olsaydı Nasıl Olurdu?
Deli Bayramı
DELİ BAYRAMI – Kim Akıllı Kim Deli, Nasıl Ayırt Etmeli?
evlat oyunu
EVLAT – Her Şey Çok Zor
übü hep übü
ÜBÜ HEP ÜBÜ – Übülük Müessesesi Üzerine
yaşamaya dair
YAŞAMAYA DAİR – Yaşamayı Ciddiye Alacaksın
Copy link
Powered by Social Snap