Veliaht ikinci bölümünde de beklediğim enerjiyi büyük ölçüde korudu. Hem olaylar yoğunlaştı hem karakterlerin iç dünyası daha görünür hale geldi. Özellikle Timur ve çevresindekilerin duygusal çatışmaları, ihanet ve aile bağları gibi temalar bu bölümde iyice su yüzüne çıktı.
Bu bölüm Timur’un Zafer yerine “Veliaht” olma zorunluluğunun doğurduğu sarsıntılar üzerine kurulu. Bu sarsıntılar sadece kimliğinden olan Timur da değil, tüm ailede… Zülfikar’ın Timur’u veliaht olarak seçmesi, üstü kapatılmış travmaları da açığa çıkarttığı gibi ve koltuğu olmasa da iş süreçlerini emanet ettiği Derya ile ilişkisini hızlıca test etti. Karakterler arasındaki bu yüzleşmeler dizinin dramatik yapısını kuvvetlendiriyor. Her türlü yüzleşme severim ^^
Timur’un Zafer’in yerine geçme olayı, “benim kimliğim ne olacak” sorusunu daha da öne çıkarıyor. Ailesinin onun öldüğünü düşünmesi ve Timur’un ‘kağıt üstünde ölü’ olarak kabul görmesi gibi temalar hem adalet hem kimlik bunalımı üzerine düşündürtüyor. Bu tür durumlar bana samimi geldi, çünkü karakterin zorunluluklarla baş etmesi, kendi istekleriyle çelişmesi dramatik açıdan etkileyici sahneler yarattı.
Timur’ın kardeşi Gülşah’ın abisinin ölümünden sonra saçlarını küt kesme sahnesi… Fiziksel bir değişim olmasına rağmen bu sahne daha çok psikolojik acıyı simgeliyordu. Bu saç değişimine ait tek bir sahne/diyalog yokken bir önceki bölümdeki sahne herkesin aklına gelmedi mi? Etkilendim! Böyle bağlar hem izleyicideki duyguyu artırıyor hem de karakterin içsel dünyasıyla dış dünyası arasındaki çatışmayı güzel kuruyor bence.
Timur’un paraları alıp ailesinin yanına kaçtığında bu kararının tüm sevdiklerinin ölümüne sebep olacağını anlaması ile içine düştüğü ikilem, vicdan çatışması izleyiciyi içine aldı. Eğer kaçmayı hiç denemeseydi “Sen artık yoksun Timur, sen zaten kağıt üstünde ölüsün…” gerçeği ile yüzleşemeyecekti belki de… Bu sahne kendi hayatının başkaları tarafından yönlendirildiğini hissettiği ilk an olabilir. Veliaht olmayı seçmek zorunda oluşu, özgür iradesinin sınırlarının başkaları tarafından çekildiğinin bir göstergesi.
Timur ve Reyhan… İlk bölüm yorumunda biraz fazla mı hızlı diye serzenişte bulundum ama bu ölüm tam tadındaydı. Aralarındaki inişli çıkışlı çekimi çok sevdim. Sözde uzaklaşma çabaları varken gözde yakınlaşma arzusu hissediliyor. Bu çiftin hikâyesini “birbirlerinin acılarını öğrendiklerinde” nasıl şekilleneceği kısmı beni heyecanlandırıyor. Özellikle Reyhan’ın istemediği bir hayata mahkûm oluşu, Timur’la benzer hisleri taşıması onların hikâyesini daha samimi kılıyor.
Oyunculuklar gerçekten etkileyiciydi. Akın Akınözü karakterin duygu geçişlerini, yükünü hissettirirken yüzündeki ifadelerle, sessiz kaldığı anlarla bile izleyiciye mesaj veriyor. Serra Arıtürk’ün Reyhan’ı da aynı şekilde; zorunlu rollerde yapılacak tercihler, ağzından çıkmayıp bakışlarında ya da duruşunda belli olanlar çok başarılıydı. #TimHan <3 (Kapak seçimimi de onlardan yana kullandım)
Bu hikayede gözlerden kalp çıkartan ilk çift Derya ile Yahya idi, onlara Neslihan ve Timur eklendi. Bununla da kalmadı; Kader ve Vezir de sırada ^^
Timur ve Zafer… Bölümün yıldızı Bora Akkaş idi. Net! Zafer’in travmalarına şahit olmak içimi o kadar acıttı ki, boğazımda bir düğüm oluştu. Sahne olarak özellikle Zafer’in “yardım çığlıkları” ya da duygularını dışarı vurduğu anlar, dizide bir kırılma noktası yarattı diyebilirim.
Zafer’in “baba, ben dışarı çıkıyorum.” demesi bir gün gerçek olur mu dersiniz? Belli mi olur belki de dışarıdaki Zafer rolü ile Timur Zafer’i “aydınlığa çıkaran” kişi olacak, kim bilir? (Fragmandan bunu hissettim.)
Zülfikar karakteri bu bölümde hikayede daha da belirleyici oldu. Hem güç sahibi hem eski hesaplarla baş etmeye çalışan, hem de içsel baskıları olan bir figür. Otorite savaşı, ihaneti yönetme biçimi, çocuklarına yaklaşımı derken Zülfikar’ın sadece kötü biri olmadığını, içinde çatışmalar taşıyan biri olduğunu hissettirmişler. Derya ile Zülfikar arasındaki mesafe, Yahya’nın da dahil olması ile nasıl şekillenecek dersiniz? Yahya’ya (ErkanKeka <3) paragraflar dolusu yazasım var da ileriki bölümleri bekliyorum ^^
Esenler’in karmaşıklığı hoşuma gitti — basit “iyiler-kötüler” çizgisi yerine herkesin içinde bir sorgulama, bir pişmanlık ya da başka bir motivasyon var. Bu da karakterlerin daha gerçekçi hissettirmesine yardımcı oluyor.
Bu dizide rejiye de özel bir alkışım var. Teknik yönler de göz dolduruyor bence. Müzik kullanımı, sahne geçişleri, duygu patlamalarının zamanlaması çoğu zaman yerindeydi. Özellikle duygusal sahnelerde müziğin yükü hafifçe sırtlaması çok iyi olmuş…
İkinci bölüm, ilk bölümün kurduğu temeller üzerinde oldukça sağlam durdu. Dizi hâlâ beni bağlamayı sürdürüyor. Karakterlerle empati kuruyorum; Timur’un çaresizliği, Reyhan’ın kabullenişi, Zafer’in yalnızlığı… Bunlar samimi geldi.
“Gelecek bölüm ne olacak?” sorusunu düşünüyorum sürekli. Mesela:
- Timur Veliaht olduktan sonra kendi kimliğiyle ne yapacak?
- Aile içindeki çatışmalar nerelere varacak?
- Reyhan’ın hikayesinin detayları açıldıkça, ikili arasında nasıl bir bağ oluşacak?
- Yahya – Derya ilişkisi ve Zülfikar’ın geçmiş hesapları tam olarak ne?
Veliaht 2. bölümüyle beklentilerimi büyük ölçüde karşıladı. Bazı sahnelerde duygusal olarak yıprandım ve genel olarak dizi beni ekrandan koparmadı, aksine bir sonraki bölümü merak ettirdi. Daha dengeli bir dram, biraz daha sabırla işlenen aşk ve karakter derinliği gördükçe Veliaht benim için sezonun favorilerinden biri olabilir.
Göz atmanızı öneririz: Veliaht Bölüm Yorumları