Siyah Kalp’in yolculuğu başladı. Yolu açık, reytingi bol olsun. Bölüm analizleri Gözde‘ nin kaleminden yayında olacak. İlk izlenim için keyifli okumalar ^^
Uzun bir aradan sonra herkese merhaba. Yeni sezon bizi birçok yepyeni projeyle karşıladı ve karşılamaya da devam ediyor. Doğrusu beni heyecanlandıran pek çok iş var. Siyah Kalp de senaristi, kadrosu ve ekibi açıklandığından beri o işlerin başında geliyor. Bunun ilk nedeni sezonun en iyi kadrolarından birine sahip olması. Ardından yönetmeni ve senaristi geliyor. Uluç Bayraktar çektiği işleri beğenerek seyrettiğim bir yönetmen. Uzun süredir kendisini bir televizyon projesinde görmemiştik. Dizinin senaristi Yıldız Tunç’un neredeyse yirmi yıldır senaryosunu yazdığı her diziyi mutlaka seyrederim. Hatta çoğu çok sevip bağlandığım işler arasında. Özellikle hikayede en ufak bir aksama olduğunda yaptığı dokunuşlarla diziye tekrar seyirci bağlamadaki ustalığına hayranım. Siyah Kalp de şimdiden böyle bir iş olacağının sinyallerini verdi.
İlk bölüm bana göre tamamıyla karakter tanıtımı ve esas hikayeye giriş şeklinde ilerledi. Anneleriyle babalarından yaralı çocuklar hikayenin odağında ve ben bu yaralı çocukların birbirlerinin yaralarını nasıl sardıklarına, nasıl iyileştiklerine tanık olmak istiyorum.
Dizide Sumru Şansalan rolünde Ece Uslu’yu görüyoruz. Son olarak Şahane Hayatım’da konuk oyuncu olarak yer aldığında kendisini seyretmeye doyamamıştım. Yıllar ona güzelliğinden hiçbir şey kaybettirmemiş, maşallah diyelim. Hikayemiz 1997 yılında Erzurum’da Sumru’nun ikiz çocuklarını doğurmasıyla başlıyor. O yıllarda hastaneye hiç gitmemiş olması dikkat çeken bir ayrıntı. Sumru, bilmediğimiz bir nedenle birkaç gün içinde bebekleri babaannelerinin kapısına bırakıp kaçıyor. Bu sahneler ve ikizleri hiç görmesek bölüm boyunca Sumru’nun tavırlarından böyle bir geçmişi olduğunu asla anlamayız. Ne bir kere olsun eskiyi düşündüğüne ne de vicdan azabı çektiğine tanık olduk. Kocasıyla ortak çocuklarına karşı da ilgili ve sevgi dolu bir anne profili görmedik, neredeyse tek temasları olmadı. Aksine Sumru garip bir şekilde Samet’in ilk eşinden olan oğlu Cihan’a bir hayli düşkün. Ona sanki kendi çocuğuymuşçasına değer veriyor. Konuşulanlardan anladığım Sumru Samet’in hayatına daha ilk eşi ölmeden, hastayken girmiş ve o süreçte küçük Cihan’ın bakıcısı olarak en büyük destekçisi olmuş. Ben terk ettiği çocuklarına veremediği sevgiyi, şefkati ona vermiş olduğunu düşünüyorum; hatta 12 yaşında yatılı okula gitmesinin de onun başının altından çıkmadığını… Mesela annesi Nihayet gibi “Esat değil de Cihan ön planda” diye rahatsızlık duyduğunu da görmedim. Açıkçası “Babalarına aşık olduğu halde ikizlerini neden terk etti, Samet ile nasıl tanıştı, Samet’in ilk eşinin hastalığında ya da ölümünde bir payı var mı, ikizlerinden Nihayet ve Samet’in haberi var mı?” gibi soruların cevaplarını merak ediyorum. Samet’in kesinlikle haberinin olmadığını düşünüyorum ama Nihayet’ten emin değilim.
Ben hiçbir annenin asla güle oynaya çocuklarını terk edeceğine inanmam. Zorla olan birliktelikten doğan çocuklar bile sevilebiliyorken, bir kadın aşk çocuklarından neden vazgeçer? Ben Sumru’nun siyah, simsiyah bir kalbi olduğuna inanmak istemiyorum… Babaanne de ölmeden önce son sözlerinde buna vurgu yaptı. Acaba bu terk edişin altında ikizlerin sürekli hapse girip çıkan babaları mı var? Yoksa bu terk ediş Nihayet’in manipülasyonuyla mı oldu? Bakalım nedenler ortaya çıktığında Sumru ile empati yapabilecek ve onu affedebilecek miyiz? Sumru ile ilgili dikkatimi çeken bir diğer nokta da evin çalışanlarına tepeden bakmıyor oluşu, diyaloglarının samimiyeti oldu. Belki kendi de fakirlikten geldiği için böyledir.
Sumru’nun ikiz çocukları Nuh ve Melek rolündeki Aras Aydın ile Hafsanur Sancaktutan’ı hem kardeş olarak uyumlarıyla hem de ayrı ayrı rollerinde bayağı beğendim. O kadar sahici kardeş olmuşlar ki yürüyüşleri, el kol hareketleri, su içişleri bile aynı. Birbirlerine olan düşkünlükleri, bağlılıklarını çok sevdim. Lütfen ne yaşarlarsa yaşasınlar onların bu birbirlerinden vazgeçmeme hali hiç bozulmasın. Nuh, çoğu zaman öfkeli hallerine rağmen o yaralı halleriyle beni çok etkiledi. Özellikle babaannenin öldüğü sahnede, morgdan tabunu çıkardıkları sahnede çok duygulandım. Nuh’un Sumru’yu ilk kez yakından gördüğü an da yine aynı şekilde beni çok yaraladı. Yıllarca tek bir fotoğrafını bile görmediği annesi tüm güzelliği ve mutlu ailesiyle karşısındaydı. Nuh’un saflığa varan merhameti ve vefası da dikkat çekiciydi. Bu devirde, özellikle kıt kanaat geçinen kim arkadaşına 140 bin lira borç verir? Bana göre ikizlerden Nuh’un annesine olan nefret ve intikam isteği Melek’inkinden hep biraz daha fazla olacak. Ancak annelerini affetme durumu oluşursa yine Nuh’un daha affedici olacağını düşünüyorum. Melek rolünde seyrettiğimiz Hafsanur Sancaktutan’ı son iki projesinde seyretmiştim. Kesinlikle kendini geliştiren bir oyuncu. Dram sahnelerindeki performansını çok beğendim. Melek’in yaralı halini, hüznünü, korkularını, öfkesini güzel yansıttı. Annesiz büyümüş, ruhu ve kalbi öksüz bu nahif kızı sarıp sarmalamak istedim. Umarım devamlı üzgün olmaz, yeniden babaannesiyle olan sahnelerdeki gibi neşeli halini görmeyi çok isterim. Keşke Melek’in de annesini ilk kez gördüğü bir sahne olsaydı, onun da o ilk duygularını görmek isterdim.
Cihan karakteriyle karşımıza çıkan Burak Tozkoparan’ın Paramparça sonrası projelerini pek takip edememiştim doğrusu. Normalde sarışın jönleri çok nadir beğenirim, Burak Tozkoparan’da dizideki yenilenmiş imajıyla onlardan biri oldu. Cihan kocaman bir aileye sahip olsa da aslında yapayalnız bir genç. Onu Berlin’de çalışıp yaşamaya iten de aslında bu. Aidiyet hissi yok; açılış için gelmişsin, kim bilir ne zamandır aileni görmemişsin, insan bir hafta kalır değil mi? Aksine Cihan ateş alır gibi bir günde geri dönmek istiyordu. Eğer mecbur kalmasaydı asla Kapadokya’da kalıp işleri devralmazdı. Her şeye rağmen vefa duygusu öne çıkıyor. Yerinde başkası olsa babasının batırdığı işler toparlansın diye kuzeni bildiği, kardeşi gibi hissettiği biriyle evlenmeye razı olmazdı. Ayrıca Cihan çok yumuşak başlı görünse de içinde gizli bir sertlik de var. Onun Esat’a okkalı bir tokat atıp, resmen babasından daha sert bir üslupla yaklaşacağını asla tahmin etmemiştim. Ha gerçi Bünyamin onu pek sevmiyor gibi, belki de nedeni budur.
Melek ile Cihan’ın ilk karşılaştıkları sahne oldukça yalındı. Kullanılan yumuşak müzik de sahneyle bütünleşmişti. Melek’in yağmurlu bir günde babaannesinin kapısına bırakılıp kaderi değişmişti, şimdi de kaderi yine yağmurlu bir günde değişti. Kapadokya’ya sadece öfke duygusuyla, annesinden hesap sorup annelik borcunu ödetmek için gelmişti; şimdiyse içinde yepyeni bir duyguyla hayatın ona araladığı bambaşka bir kapı daha olacak. Sahnede Cihan’ın Melek şaşkınlıktan ona cevap vermeyince onu turist sanıp İngilizce konuşması, üstüne Melek ile Nuh’u sevgili sanması, üzülüp karalar bağlaması, bu şapşallığı komik olmuş. Cihancığım daha ilk karşılaşmadan Ali Cabbar’a bağlamasaydın iyiydi. ^^ Bu arada bence Cihan’ın Nuh ve Melek’i sevgili sanması aslında çok doğal. Çünkü onun kardeşleriyle bu kadar yakın bir ilişkisi yok, o yüzden de onların kardeş olduklarını hiç düşünmedi bile… CihMel bu sezon favori çiftlerimden olmaya aday ama lütfen daha fazla sahneleri olsun. Cihan gibi Melek de ondan bir an önce etkilensin. (Amin.)
Sevilay rolü için Leyla Tanlar on numara bir seçim olmuş. Nahif, kırılgan, annesinin baskısı altında sıkışmış bir kız o. Ne kadar Cihan ile evlenmek istemediğini dile getirse bile sesini duyan yok, duyana da sinek vızıltısı gibi geliyor. Merak içindeyim Sevilay neden zengin bir babanın kızı olmasına rağmen Hikmet ve kocasına verilmiş? Acaba evlilik dışı bir çocuk muydu? Anne babası buna nasıl razı oldular, kızlarını hiç mi özlemediler? Sevilay için açılacak bu gerçek aile aksını bir hayli merak ediyorum. Annesi bildiği, sevip saydığı kadın, onu çıkarları için kullanmasına rağmen aralarındaki ilişki bu sırdan nasıl etkilenecek bakalım?
Sevilay, içeride hastane odasında onun için evlilik planları yapılırken dışarıda hayatının aşkıyla karşılaştı. Sevilay ve Nuh’un ilk karşılaşmaları bir hayli klişe olsa da yüzümde tatlı bir tebessüm bıraktı. Sevilay’ın duruluğu, masumluğu, Nuh’un şaşkınlığı ve ardından o heyecanlı hali, sıcak gülümsemesi çok tatlıydı. İlk görüşte birbirlerinden etkilendiler, bakalım bunun farkına ne zaman varacaklar? SevNuh da bu sezon en sevdiğim çiftlerden olacak şimdiden belli. ^^
Sumru’nun eşi Samet rolünde Burak Sergen’i görüyoruz. Ece Uslu ve Burak Sergen’i Zerda’dan 20 yıl sonra aynı dizide görmek beni o yıllara götürdü. Zerda’da Burak Sergen’in oynadığı Mahmut Ağa Zerda’ya platonik aşıktı ancak resmen çift olmamışlardı. Yan yana iyi bir resim veriyorlar ancak ben aralarında sürükleyici bir çift enerjisi görmedim. Zaten Samet’in Sumru ile evlenme nedeni de aşk meşk değilmiş. Ben Samet karakterini sevmedim. Neredeyse devamlı bağırıyor ve bu seyirci için yorucu. Çocukları arasında ayrım yapıyor ve durmadan haksız yere Esat’ı yerip duruyor. Çocuk gayet güzel bir fikir sununca bile kaale alınmıyor. Babalık sadece parayla en iyi okullarda okutmakla olmuyor, çocuğunu devamlı azarlamakla da olmuyor. Acaba bir kere olsun Esat’ı da Cihan gibi karşısına alıp medenice dinlemiş midir? Hiç sanmam. Ayrıca kendi şirketi dünya kadar borca sokup sonra da bunu kapatmak için evladını kullanması da çok bencilce. Cihan’ın ne mecburiyeti var da bu yükün altına girsin? Neden aşık olmadığı, kardeşi gibi gördüğü biriyle evlenmek zorunda kalsın? Neden kendisi aşk evliliği yapmadı diye Cihan da aynı şekilde hareket etmek zorunda? Samet’in bunca borcu yaparken aklı neredeymiş? Üstelik sadece kendi oğlunun değil, onu dayı bilen kızın da hayatına ipotek koymak bu. Bir de bence akciğer kanseri falan değil, Cihan’ı köşeye sıkıştırmak için böyle bir yalan uydurduğunu düşünüyorum.
Nihayet rolüyle karşımıza çıkan Işıl Yücesoy’u ekranda seyretmeyi seviyorum, kesinlikle ekrana çok yakışıyor. Kesinlikle yaş almanın güzelliğinden, havasından hiçbir şey kaybettirmediği bir oyuncu. Nihayet’in iyi bir gözlemci olduğu, konakta olup biten her şeyden haberinin olduğu belli. Esat’ı harcatmamak için Sumru’yu manipüle ederek Hikmet ile bir güç savaşına girecektir. Zaten Sumru ikizlerden dolayı rayından çıkacağı için onun ardını da toplayacak biri şart.
Sadece dört genç başrollerimiz değil, Esat karakterimiz de anne babasından dertli bir genç. Evet, onun çoğu sahnesine güldük, dizinin komedi ihtiyacını tek başına karşılıyor ancak baktığımızda Esat’ın altında da büyük bir dram yatıyor. Babası tarafından değer görmeyip devamlı horlanan, annesinin de umursamaz davrandığı yolunu kaybetmiş bir genç o. Genco Özak bu karakterde çok başarılı, bu rol tam ona göre. Esat’ın yeni kardeşlerini öğrendiğinde onlarla gelişecek olan ilişkisini acayip merak ediyorum. Cihan gibi Nuh’tan da okkalı bir tokat yeme potansiyeline sahip kendisi. Cihan’ı bile ağabey gibi göremiyorken, onları kabullenmesi vakit alacaktır. Nuh ile eğlenceli sahneleri olur gibime geliyor. Sumru ile Samet’in diğer çocuğu Harika ise ilk bölümden pek varlık gösteremedi. Şımarık, umursamaz, karakteri oturmamış zengin çocuğu sadece.
Dizide Esra Dermancıoğlu’nu her zaman alışık olduğumuz tarzda bir karakterde görüyoruz. Ancak şu da bir gerçek ki böyle karakterler ona çok yakışıyor. Hikmet yıllar önce Sevilay’ı nasıl ve neden evlat edindi acaba? Az evvel de yazdığım gibi bu aks çok ilgi çekici. Anne ve babanın ileride diziye dahil olacağını ve Hikmet’in bu yönden sınanacağını düşünüyorum. Sonuçta bakıp büyüttüğü kıza sevgi beslemiyor olmamalı. Bir de kendi emelleri uğruna ona yaklaşan Tahsin ile gelişeceğini düşündüğüm ilişkiyi merak ediyorum. İyi bir ikili olacaklar, komik bir çift olabilirler.
Tahsin Yenişehirli rolünde İlker Aksum’u görüyoruz. Yorumların aksine ben onun Sevilay’ın babası değil değil ikizlerin babaları olduğunu düşünüyorum. Çünkü Sevilay’ın babasından rahatlıkla para alınabileceğini düşündüklerine göre bu kişi düşmanları olmamalı. Ayrıca Hikmet Sevilay’ın öz babası ve annesini tanıyor olabilir, Halbuki Tahsin’i tanımıyordu. Belki ben yanılıyorumdur, belki Tahsin Sevilay’ın babasıdır, belki de hiç kimsenin babası değildir. Bekleyip göreceğiz. Eğer babalık mevzularıyla bir ilgisi yoksa Samet’e neden bu kadar düşmanlık besliyor acaba?
Dizide yine sahnelerinden sıkılmayacağımız bir sürü konak çalışanı var. Bülent Polat, Bir Zamanlar Çukurova’da olduğu gibi yine konağın kahyası rolünde. Ancak Bünyamin oradakinden farklı bir karakter. BZÇ’deki Gaffur gibi saf salak değil, aksine uyanık ve kurnaz. Genç hizmetçinin de Esat’a yanık olduğu aşikar, kesin ileride aralarında bir şeyler olacak ve aile asla onaylamayacak.
Karakterlerin ardından bölümü teknik açıdan da değerlendirmek isterim. Ne yazık ki bölümün temposu başlarda fena değilken bir anda ciddi şekilde düştü ve sonradan güzel toparladı. Çok tuhaf sahne geçişleri ve müzik eksiklikleri vardı. Karakterlerin duygularını bize aktaramadığı sahneler oldu. Görüntü yönetimi, kurulan dünya iyiydi ancak bu tip şeyler içine tam anlamıyla girmeme engel oldu. İlk bölümün günahı olmaz diyor ve 2. Bölümde sorunların çözülmesini umuyorum. 2. Bölümden gelen fragmanlara göre bizi çok daha sürükleyici bir bölüm bekliyor. Sumru’nun ikizlere davranış şekli bir hayli can sıkıcı olacağa benzer ve ikizlerle birlikte üzülüp ondan nefret edeceğimizi düşünüyorum. Sevilay’ın fotoğrafları gerçekten var mı? Eğer varsa nasıl böyle bir durumun içine düştü? SevNuh’un yakınlaştığı sahneyi merakla bekliyorum. Cihan’ın Melek için girdiği haller bizi yine çok güldürecek belli. Acaba Melek ondan ne zaman etkilenir? Bu gözler yakınlaşan CihMel görmek istiyor. Melek’in yangında mahsur kalmasının bölüm sonu olacağını düşünüyorum.
Emeği geçen herkesin emeklerine sağlık. Peki sizler Siyah Kalp’in ilk bölümünü nasıl buldunuz?