Senden Daha Güzel 10. Bölüm reytinglerinde tüm kategorilerde az da olsa geriye düştü. Reyting olanları Total’de 3,27, AB’de 2,84 reyting ile 2.lik ve ABC1’de 2,83 reyting ile 3.lük. Yorum konuk yazar Hande‘nin kaleminden. Keyifli okumalar…
“Hayatta tesadüf yoktur; tevafuk vardır” inancına sahip biri olarak aynı anda aynı yerde olmalarının bir işaret olduğunu düşünmüştüm. Seneler önce hayallerinin peşinden koşarak kendi olmaya karar veren Pervin’e kapılarını çiftlikte adını anmayacak kadar kapatan Ferdi’nin sonunda onunla yüzleşeceğini düşünmüştüm. Kim bilir belki her ikisi de geçmişte yaptıkları bazı yanlışların farkına varmış ve pişmanlıklarını onlar için olmasa bile kızlarının iyiliği için konuşup çözmeye gönüllü olurlar diye ummuştum. Ama yetişkin olmanın yaşla ilgisi yokmuş. Ferdi’nin sadece ona değil; anlayıp dinleme gereği bile duymadan kızına canavarca davrandığını görünce konuşmaktan kaçanın Ferdi olduğunu anladım. Prensip sahibi olması anlaşılabilir olsa da en azından konu kızı olduğunda farklı davranır diye ummuştum. Ama kızını resmen Judas ilan etti. Kızı onun için herkesi ve her şeyi geride bırakabileceğini söyleyip boynuna sarılmaya çalışırken onun kızının gözlerine buz gibi bakıp Pervin’e duyduğu öfkeyi Efsun’un kolunu sertçe kavrayarak göstermesi beni çok üzdü.
Efsun’un karşı karşıya kaldığı bu durumun psikolojik şiddet olduğunu düşünüyorum. Efsun bugüne kadar hayatını onu memnun etme çabasıyla yaşamışken babasının ona hain gözüyle bakması Efsun’u çok incitti. Özellikle de onları terk eden annesiyle aynı kefeye konulmak ruhunda hiç kapanmayacak çok derin bir yara açtı. Çocukluğundan beri yanında olan tek ebeveynine sımsıkı tutunmayı seçen Efsun babasıyla hiç sağlıklı olmayan bir ilişki kurmuş. O da beni bırakıp gitmesin diye babasına sarılmaya çalıştığı sahnede karşımda yetişkin Efsun değil; 13 yaşındaki Efsun vardı. Anne ve babaların sevgisinin şartlara bağlı olması beni üzüyor. Efsun hayatında ilk kez ondan ayrı bir şey yaptı onda da babası tarafından reddedildi. Ferdi kızını öyle bir noktaya getirdi ki Efsun kalbinin yanacağını bile bile annesini gözden çıkardı. Tercihini ona muhtaç olduğunu bildiği babasından yana yaptı. Ki baba kızın arasına girmemek için tüm suçu üstlenerek kendini kötü ilan eden Pervin’i çok taktir ettim. 20 yıldır yapamadığı anneliği babasıyla olan ilişkisini korumak için yaptı.
Efsun bütün suçu onu buraya getirtip kliniğin başına geçmesi için çiftlikle tehdit eden annesine yüklese de kendi adıma bunun yanlış olduğunu düşünüyorum. Bence Pervin kızını korumak için onu kötü adam olarak görmesine bile razı olan türden biri. Ferdi’nin İstanbul’a gelişi bir şeyleri çözmesi gerekirken daha karmaşık hale getirdi. Geçen hafta geçmişte yaşananların nedenini anlattığında kızıyla yakınlaşmaya başladıklarını düşünmüştüm ki yaşanan bu kaos başladıkları noktaya dönmelerine neden oldu. Efsun nefret kusan dili ve öfke saçan gözleriyle acısını suçsuz annesinden çıkardı.
“Efsun. Sakin ol. Ne olur sakin ol. Tamam mı?
Ben nasıl böyle bir hata yaptım? Öğrendiğinde (…) onu kaybedeceğimi bile bile nasıl yalan söyledim ben ona?
Tamam. (…) Sakin ol. Bak, baban seni affedecek. Onun için yaptın sen, anlayacak o da bunu.
Hayır, affetmeyecek. Affetmeyecek, Emir. Sen onu hiç tanımıyorsun ki. (…) Sen artık benim kızım değilsin dedi. (…) Sildi beni, Emir. Öldürsen böyle bir şey demezdi.
Efsun, Efsun bak bir şey söyleyeceğim. Şimdi bunları düşünme. Biraz nefes al. Sakin olmaya çalış. Tamam mı?
Alamıyorum. Nefes alamıyorum, Emir.”
Emir’in babasını ne kadar çok sevdiğine şahit olduğu Efsun’a Ferdi’nin ani çıkışından sonra destek olmaya çalışmasını izlerken duygulanmamak için kalpsiz olmak gerekiyordu. Bir kadının omuzuna ve eline dokunmak başka yüzünü elinin içine almak çok başka bir mevzu. Saç ve yüz kadın için mahremiyeti simgeler. O yüzden Emir yüzüne dokunarak ona moral vermeye çalıştığında ilişkilerinin başka bir boyut kazandığını hissettim. Efsun’un bu hayattaki en büyük dayanağı olan babasından gördüğü muamele Efsun’un kalbini paramparça etmeye yeterdi eğer yanında Emir olmasaydı. Emir’in dokunarak aralarında kurmuş olduğu bağın farkında olmasa da Efsun’un hayata tutunmasına ve tekrar nefes almasına yardım ediyordu. Saçlarını okşayıp yüzüne dokunduğu ve alnını onun alnına değdirdiği sahnede yaşadıkları “duygusal yakınlaşmaya” (intimacy) âşık oldum. Efsun’un yüreğindeki o acıyı tırnaklarıyla Emir’in pazılarına kazıdığı dikkatimden kaçmadı. Emir o anlarda sadece acısını dindirmeye çalışmadı aynı zamanda onun acısını iliklerine kadar da hissetmiş oldu. Ne karar verirse versin yanında olacağını söyleyip ona sarıldığında acısını paylaştığı konusunda “samimi” olduğu belli oluyordu ama benim asıl dikkatimi çeken Emir’in Efsun’un kolunu öpmesi oldu. Bir aşk daha iyi nasıl anlatılabilirdi?
Gözlerini ondan hiç ayırmaması ve onunla konuşurken sesinde meydana gelen yumuşama aşık Emir’in nasıl bir insan olduğunun kanıtıydı. Emir gerektiğinde sevdiği insan için sığınacak şefkatli bir liman oluveriyordu. Kalbini birine açma konusunda tereddütleri olan görünürdeki çapkınımızın içinden sevdiği zaman dillere destan bir aşık çıkıveriyormuş bu sahneyle birlikte onu anlamış olduk. Parmaklarını şıklattığında Efsun’un acılarının yok olup gideceğini bilseydi eminim parmaklarını sürekli şıklatıp dururdu. Kadınlar anaç olduklarından ilişkilerde genellikle şefkat gösteren taraf olsalar da ara sıra onlarda kendilerine şefkat gösterecek birine ihtiyaç duyarlar. Öyle durumlarda erkeklerin Emir gibi olması şart. Saçını okşayıp yüzünü okşamasını geçtim sımsıkı sarılıp acısını dindirmeye çalıştığı sahnedeki samimiyetini, romantik ve organik oluşunu öyle sevdim ki o sahneden çıkmak istemedim. Emir hep bu kadar duygusal ve içtendi de çapkınlık maskesi altında mı saklanıyordu yoksa Efsun’un aşkı mı onu bu adama dönüştürdü bilmiyorum ama o adamı sevdim…
Efsun yalnız kalmak istediğinde acısında boğulmasın deyip onu yalnız bırakmamasına bayıldım. Efsun’un ona destek olduğu gibi onun da Efsun’a destek olmak istemesini ne çok sevdiysem “biraz uzanmak ister misin” dediğinde koltukta birlikte uzanacaklarını zannettiğimden Efsun’un bir başına uzandığını görünce de bir o kadar hayal kırıklığına uğradım. Efsun’u göğsünde yatırıp sımsıkı sarılarak teselli edeceğini düşünmüştüm ama düşündüğüm gibi olmadı. Ona rağmen bana ihtiyacı olur diye bütün gece koltukta yatan Efsun’un başında beklemesine ve bu zamana kadar birlikte yaşamış oldukları her şeyi düşünerek ona âşık olduğunu kendine itiraf etmiş olmasına bayıldım ki kırılmış vazo parçalarını eliyle toplayan Emir’den yola çıkarak “Efsun’un kalbinin kırılan parçalarını da toplayacağı” mesajının verilmesi çok zekiceydi.
“Aşk sevdiğin insan sana ihtiyaç duyduğunda yüzünü güldürmektir” sözü çok doğru. Emir’in Efsun’u güldürebilmek için harcadığı çabaya hayran olmamak elde değil. Efsun ona her ihtiyaç duyduğunda emrine amade olması tamamen aşk. Başka hiçbir sözle ya da mantıkla açıklanamaz bu durum. Emir’in değer verdiği insanlar için çabalaması sanıldığı gibi duygusuz ve soğuk bir adam olmadığının kanıtı. Ve ben zamanla daha iyi tanımaya başladığım Emir’i izlemeyi sevdim. Üstelik Efsun da benimle aynı fikirde olacak ki ondan elektrik aldığını istemeden de olsa ağzından kaçırdı. Bunu söyler söylemez durumu toparlamaya çalışmasını izlemek kadar Emir’in sırıtışını izlemek de güzeldi. Ben de gülmüş oldum.
“Kararlısın yani gidiyorsun (…) Ben senin yerinde olsam işime bakarım ama senin kararına da saygı duyuyorum tabi.
(…) hem annesiz hem de babasız kaldım. Hayır yani zaten annem yoktu da. Hem memleketsiz hem işsiz hem evsiz.
Evsiz derken? Evden de mi çıkıyorsun?
Emir klinikte çalışmayacağım artık. Doktorların misafirhanesinde nasıl kalayım?
Sen bugün itibarıyla benim hayatımdan komple çıkıyorsun yani öyle mi?
Kalamam, Emir. Ne yapayım?
Gel ben de kal. (…) Zaten aynı evde yaşamıyor muyuz?
Emir biz aynı evde yaşamıyoruz tabi ki de. Sen alt katta yaşıyorsun ben üst katta yaşıyorum.
(…) Anladım sen gitmek istiyorsun.”
Söz konusu #EfMir olduğunda aralarında geçen bu konuşmanın neresini yorumlamaya başlasam bilemedim. Efsun’un dün yaşananlardan sonra hayatına başka bir yerde yeniden başlamaya çalışmasından mı yoksa Emir’in onun gidecek olmasından ötürü duyduğu üzüntüden mi? Efsun daha önce Amerika’da “çok sevdiği bir hastasını” kaybedince oradaki hayatını bırakıp dermatolog olarak Antep’te yeni bir hayata başladığından her şeye baştan başlama fikrine uzak değildi ama bu defa başlarken babasının yanında olmayacağını bilmek kolunu kanadını kırıyordu. Ne klinikte kalabiliyordu ne de yuvasına dönebiliyordu. Ebeveynlerinin başlattığı savaşta arada kalmıştı ve ne yapacağını bilemiyordu. Üstelik bu defa ardında hiç istemediği halde Emir’i bırakacak olmak da kalbini sızlatıyordu. Kalbi bu yükü altında hızla eziliyordu.
Emir başından beri istediği şeye yani Efsun’un kliniği ona bırakıp gitmesi hayaline kavuşmaya bu kadar yaklaşmışken düşünebildiği tek şey o olmadan hayatının anlamı olmayacağıydı. Onu klinikte görmeyecek olmak neyse de evlerinden ayrılacağını da öğrenmesi boğazında düğümlendi. Birdenbire kalbini onu kaybetme korkusu sardı. Hayatından komple çıkacağı düşüncesiyle panikleyip ona aynı evde yaşamayı teklif etmesi bile onu kaybetmekten korktuğunun bir deliliydi. Evine getirdiği kadınlarla tek gece takılan adamın o kadınlardan herhangi biriyle sabah oturup bir kahvaltı bile etmişliği yokken Efsun’a aynı evde yaşamayı önermesi göründüğünden çok daha derin bir anlamı ve duyguyu içinde taşıyordu.
Aslı’nın çiftliğindeki karşılaşmalarında Ali’ye de söylediği gibi “birlikte yaşıyoruz” ayrıntısının geri dönmesine bayıldım. Emir bilerek ya da bilmeyerek Efsun’u bir komşu olarak görmediğini her fırsatta dile getiriyor. Efsun’la altlı üstlü evlerde yaşıyormuş gibi değil de aynı evin içinde birlikte yaşıyormuş gibi davranıyor. Her seferinde senin evin benim evim diye ayrım yapmadan bizim evimiz demesi de gözümden kaçmıyor. Çünkü o bahçe kapısını kapadıklarında bütün dünyayı dışarıda bıraktıkları bir hayat sürdürüyorlar. Böyle düşünmekte de haksız sayılmaz aslında. Emir o evde bütün geceyi Efsun’la konuşarak geçirdi. Birbirlerini ilk kez gerçek anlamda orada tanıdılar. Efsun onun evindeki kanepede uykuya dalarak bir gecesini Emir’le paylaştı. İlk kez o evin bahçesinde birlikte film izleyip bir mısırı paylaştılar. Orası kelimenin tam anlamıyla onların evi olmuştu. Onlardan başka kimsenin kalmadığı ev. O yüzden Emir’in birlikte yaşamayı istemesi bana çok doğal geldi. İlişkilerinin seyrine bakılırsa atılacak bir sonraki mantıklı adım oydu ki Emir’in duyguları gerçekti.
“…Senin dediğini yapmaya karar verdim. Her sorunu aynı anda çözemem. Bugünü halledeyim. Yarın ola hayrola.
Aynen öyle. Ben de senin daima destekçinim, biliyorsun değil mi? (…) Bak yine sabah sabah çikolata yiyorsun. Başka bir yerde çalışıyor olsan kim uyaracak seni mesela. Bir de öyle düşün.
Neredeysem gelip durdurursun.
Ben seni her yerde bulurum da sen fazla uzaklaşma.
Bunu da senden duydum ya artık gam yemem. Seni görmek istemiyorum’lardan uzaklaşma’lara vay be.
Adını boşuna Efsun koymamışlar. Büyüleyici bir tarafın var.”
“Tesadüf yoktur; tevafuk vardır” demmiş miydik geçmişleri ve aileleri onları birbirlerinden koparmaya çalışsalar da aşk onları bir şekilde bir araya getirmenin bir yolunu buluyordu. Bu kimi zaman doğru zamanda doğru şeyi söyleyerek kimi zamanda doğru zamanda doğru yerde çarpışarak oluyor. Zıt kutupların birbirlerine çekilmeleri gibi aralarında manyetik bir çekim söz konusu. Üstelik birbirlerine çekildiklerini fark etmeden birbirlerine çekildikleri anlarda aralarında doğal bir şekilde gelişen ayaküstü flörtlerin de bir numaralı hayranıyım diyebilirim. Her şey öyle doğal ve kendiliğinden gelişiyor ki onlara sahne yazmak için senaristin bir şeyleri zorlamasına gerek bile kalmıyor. Bütün gece Efsun’a sonrasında da Pervin’e destek olduğu yetmiyormuş gibi Efsun’un gülen yüzünü görür görmez anlatsın diye neler olup bittiğini sorması inanılmazdı. Efsun ona bütün günü derdini anlatsa hiç sıkılmadan oturur dinlerdi. Benim hayatım dediği işini bile öylece bir köşeye bırakır dünyada bir tek Efsun varmış gibi onun etrafında dönmeye başlardı. Üstelik sadece dinlemeyip ona her ihtiyaç olduğunda yanında olacağını söyleyecek ve bu durumdayken bile annesiyle arasını düzeltmesi için bir adım atmasını sağlamaya çalışacak kadar da sorunlarına çözüm bulma sürecinde Efsun’una yardımcı olmaya çabalıyordu.
Efsun’un hayatındaki karmaşa ve kaostan ötürü önünü bile göremeyecek hale geldiğinde kendisine yol gösterici olarak Emir’i ve tavsiyelerini seçmesi anlamlıydı. Aşk da bu değil midir birbirini içine düştüğü umutsuzluk çukurundan tek bir hamleyle çıkarmak. Efsun yolunu kaybettiğinde ona kutup yıldızı olarak Emir’in tavsiyesinin yol göstermesine izin verdi ki konunun dönüp dolaşıp Efsun’un sağlıksız beslenmesine gelmesinden sonrası Efsun’u kalmaya ikna etmeye çalışan Emir’in itiraf edemediği aşkın kılavuzluğunda hareket ederek Efsun’a kalması için bahaneler bulmasına doğru yöneldi.
Emir Efsun’un gitmesini ne kadar çok engellemek istiyorsa Efsun da içten içe onu burada tutacak bir şey bulması için o kadar dua ediyordu. Zira ne Efsun gitmek istiyordu ne de Emir onun gitmesine bu kadar seyirci kalabiliyordu. Efsun’a ne karar verirse versin destek olacağını söylerken bile bir yanı sağlıksız beslenme konusunda onu uyaracak kimsenin kalmayacağını söyleyerek kararını etkilemeye çalışıyordu. Efsun kendini mecbur hissettiğinden ötürü klinikten ayrılıyor olsa da kalbi Emir’i bırakma fikrine alışamıyordu. Bu yüzden de Emir’in onu kalma konusunda ikna etmeye çalıştığını bile bile tuzaklarına kendi rızasıyla düşüyordu. Böyle yaparak Emir’in onu engellemesini mi yoksa peşinden gelip onu geri döndürmesini mi bekliyor bilmiyorum ama bu arafta kalma konusuna bir çare bulmasını beklediğini düşünüyorum.
“Neredeysem gelip durdurursun” öylesine söylemiş bir söz değil. Özünde “nereye gidersem gideyim peşimden gel ve beni fazla uzaklaşamadan durdur” anlamını taşıyor. Efsun farkında olmadan Emir’e onu burada tutmak için bir bahane bulmasını söylemiş kadar oldu ki flörtün devamında “Ben seni her yerde bulurum da sen fazla uzaklaşma” diyen Emir de mesajın içeriğini anlamış gibi “nereye gidersen git peşinden gelirim, seni asla bırakmam” demiş gibi oldu. Aşk her zaman açık açık dile getirilebilen bir duygu değildir. Bazen insan hislerinin adını koyamaz ve onları karşısındaki insana itiraf edemez ama hissettiği duyguların hakiki olduğu kanıtlayacak eylemlerde bulunurlar. Kimisi de Emir ve Efsun gibi hislerini üstü kapalı şekilde anlatırlar. Emir onun baktığı her yerde olmasına öyle alışmış ki peşinden gidecek olsa bile fazla uzaklaşmasına kalbi dayanmıyor. Ki Efsun bile ilişkilerinin zamanla çok değiştiğine dair yorum yapmaktan kendini alıkoyamadı ancak benim en sevdiğim cümle “adını boşuna Efsun koymamışlar” oldu. Emir’in bunu söylemesinin “beni büyüledin” demekten onun da “sana aşığım” demekten hiçbir farkı yoktu. Efsun belli ki adı gibi Emir’i büyülemiş. Emir de ne anlama geleceğini bile bile bunu çekinmeden itiraf etmiş. Sıradan bir “Seni seviyorum’dan” çok daha anlamlıydı.
Emir’in hala evli olmasını duygusallıktan ziyade Sevda’ya ulaşamamasına bağlamalarına sevinsem de o kadar zaman onu ulaşamamış olması bana pek de inandırıcı gelmedi. Belki de teknolojiden yoksun yerlerde yaşamış olmasının bir etkisi vardır deyip pek üstünde durmadım ama ilk sahnedeki öfkesinin ona karşı hala bir şeyler hissediyor olmasının bir alameti olup olmadığı soruma gecikmeden bir yanıt verilmesi iyi oldu. Efsun Ali’yi sevmediği konusunda ne kadar netse Emir de boşanma konusunda o kadar net. Bu dizide eski sevgili ve eşlerin kafa karıştırmamalarına seviniyorum.
Burada uzun uzun Efsun ve Sevda’nın ne olduğu anlaşılamamış ilginç bir vakaya birlikte bakmalarını anlatacak değilim hatta gerekmedikçe Sevda konusunu bile pek girmek istemiyorum. Çünkü bu Efsun ve Emir’in hikayesi ama ani gelişen Efsun-Sevda dostluğu ve Emir’in bu duruma verdiği tepki hakkında bir şeyler söylemek istiyorum. İlk olarak ben bu 2 kadının iyi anlaşmasına hiç şaşırmadım. Zira Efsun da Sevda da çabuk iletişim kurabilen sıcakkanlı ve de yardımsever kadınlar. Hayatlarının bir noktasında Emir’e âşık olmaları dışında da çok fazla ortak özellikleri var. Bunların en önemlisi olan insanlara yardım etme arzuları birbirlerini çabuk anlamalarını sağladı. Belli ki dış görünüşleri birbirine benzemese de Emir’in söz konusu aşk olduğunda belli bir tipi var. Güçlü, yardımsever ve orijinal kadınları seviyor. Efsun da Sevda da eşi benzeri olmayan kendine özgü kadınlar. Bu özellik bile birbirlerinin dilinden anlamaları için yeter de artar bence.
Ben asıl onların birlikte olduğunu öğrenince Emir’in verdiği tepkiye şaşırdım. Efsun’un aksine Emir gerçeği saklamaya çalışmak yerine ona ilk anlatan olmak istedi. Normalde rom-com dizilerinde eski sevgili ya da eş gibi konuların ahlaksız bir konu ya da suçmuş gibi üstünün kapatılmaya çalışılmasına alışmışızdır. Esas oğlan ve esas kızın hayatlarında ilk kez birbirlerine âşık olmaları ritüeli izleyicilerin hoşuna gidiyor ama bu hikâye bana ergenlik çağındaki genç kızlar için yazılmış fantezilermiş gibi geliyor. O yüzden bir rom-com erkeğinin de verdiği sözü tutup gerçeği saklamadan söyleme taraftarı olmasına çok sevindim. Emir bu gerçeği Efsun’dan saklamayı ya da arkasından Sevda’yla konuşup hiçbir şey söylememesi için kadını tembihlemeyi hiç düşünmedi. Tek istediği Efsun’un bunu onun ağzından duyması oldu. Bugün ona karşı bir şeyler hissettiğini kabullendiği kadınla arasındaki bağın bozulmasını önlemek için her şeyi doğru yoldan yapmaya çalışmasına hayran oldum. Verilen sözlerin ne pahasına olursa olsun tutulması gerektiğine inanan biri olarak Emir’in Efsun’u kaybedebileceğini bile bile ona vermiş olduğu sözü tutmaya çalıştığını görünce onunla gurur duydum…
Binnur dizinin ve kliniğin en renkli karakterlerinden biri. Onu izlemekten çok büyük bir keyif alıyorum ama bu bölümdeki sahneleri tartışmasız en sevdiklerim. Emir’in Efsun’a söyleyeceği “o önemli şeyin” ne olduğunu tahmin etmeye çalıştığı sahnedeki hayal gücüne çok güldüm. Gerçi ağustos ayında yaz yağmuruyla romantizm yapmaya çalıştığında Efsun’un verdiği tepki sayesinde senaristin dolaylı yoldan büyük bir rom-com klişesiyle dalga geçmesini izlemiş olduk ama ayın en güzel haliyle (dolunay favorimdir) parladığı arka fonda Efsun ve Emir için yazdığı romantizm sahnesi hiç fena değildi özellikle de Efsun’un “öp beni” dediği an hem ilk bölümün son karesine gönderme yaptığı için hem de Efsun ve Emir’in öpüşmesini dört gözle bekleyen biz izleyiciler için dört dörtlük bir sahneydi. Yakın zamanda gerçeği de yaşanır inşallah.
Emir Efsun’a âşık olduğunu itiraf edene kadar yaşadığı bu baş dönmeleri geçmeyecek. Zira bu baş dönmelerin altında yatan şey Efsun’u kaybetme korkusu. Haliyle bu korkuyu yenebilmenin tek çaresi de ona olan hislerini itiraf etmesinden geçiyor. Ki duygularını itiraf ettiğinde Efsun da aynı hisleri paylaştığını ve onu asla bırakmayacağını görecek; böylece korkması gerek bir şey olmadığını anlayacak. Hislerini itiraf ettiği için bastırdığı bir şey de olmayacak. Sorun çözülecek. Tabi o vakte kadar yeni bir sorun çıkmazsa. Zira Kamboçya ve Clark yalanı gördüğüm en kötü oyalama taktiği olabilirdi.
Normalde geçmişte yaşanmış ya da benden önce yaşanmış sonrasında da arkadaş kalınmış bir ilişkiden asla rahatsız olmam. Benim de bu şekilde sürdürdüğüm arkadaşlarım mevcut ama karşımdaki insanla tanıştığım anda kim olduğunu da bilmek isterim ki duracağım yeri bilebileyim. Efsun’un durumunda âşık olduğum adamın geçmişte kalmış eski eşiyle arkadaş olacaksam da bu benim seçimim olmalı. Onunla arkadaş olmaya kim olduğunu bilerek karar vermeliyim. Tam da bu yüzden Emir hakikati anlatamadan arkadaş olmalarını sevmedim. Efsun yeni bir arkadaş edindim diye sevinirken benim tek düşünebildiğim Sevda’nın gerçekte kim olduğunu öğrendiğinde kendini aptal yerine konulmuş ve kandırılmış hissedeceğiydi. Sevda’yla güzel bir arkadaşlık kurmuş oldu da kiminle arkadaşlık olduğunu bilmeye hakkı vardı. Keşke onu klinikte ilk gördüğünde Efsun’a gerçeği anlatsaydı. Böylece Efsun da gerçeği öğrendiğinde böyle rahatsız olmazdı.
“…bu olan bitenlerde senin çok bir suçun yok. Hatta bizimkilerin yanında seninkinin esamesi bile okunmaz. Annenle ben kendi hayatımızı mahvetmekle kalmayıp senin hayatını da darmadağın ettik. (…) Ona hala çok kızgınım ve asla affetmeyeceğim ama Pervin belki de hayatında ilk defa doğru bir şey yapıp seni bu kliniğe getirdi. (…) Bana soracak olursan senin yerin Antep’teki o çiftlik değil. Burada mutluysan burada kal. (…) Hayallerinin kalbinin peşinden git.”
Efsun ve babası mevzusuna gelince de Efsun’un babasını ne kadar çok sevdiğini bildiğimden onun iyiliği için babasının öfkesi geçince hatasını anlamasını umdum. Zira tam olarak da bu yaşandı. Ferdi kendisini yıllar önce terk eden karısını gördüğünde alevlenen öfkesi dindiğinde ve gözlerindeki ateş söndüğünde dünyayı da eskisi gibi görmeye başladı. Bu sayede kızına ne kadar büyük bir haksızlık yaptığını anladı ve hatasını düzeltmek için kızına gitti. Ne yalan söyleyeyim ben bir özür bile dilemeden Efsun’un ona olan zaafını kullanarak konuyu geçiştirecek sanmıştım. Ama o hem kızından güzelce özür diledi hem de onu İstanbul’a getirerek Pervin’in doğru bir şeyler yaptığını düşündüğünü itiraf etti. Ki dürüst olmak gerekirse Pervin hakkında olumlu bir şey demesini beklemiyordum. Ama Efsun için en iyisinin onunla ilgilenmek değil; kendi hayatını yaşamak olduğunu anlayıp aradan çekilmesine sevindim. Sevenler için mesafelerin önemi yoktur.
Ben artık Cem ve Burcu ilişkisinden umudumu kestiğim için bir şeyler yazma gereği duymuyorum. Onların arasındaki ilişkinin “zengin oğlan fakir kız” klişesini atlatamayacağı belli oldu. Önceki hafta birlikte ders çalışıp araba sürdüklerini görünce o eşiği atlattıklarını sanmıştım ama Cem arkadaşlarının Burcu’yla dalga geçmelerine sesini çıkarmayınca her şeyi mahvetti. O konuşmaktan aciz Burcu da fakir gururunun ekmeğini yiyor. En kolay kavuşması gereken çiftin hemen kavuşabilmesi beklenmiyor. Cem anca öyle ciğerci kedisi gibi kıza bakıp sonrasında da ergenler gibi iç geçiredursun.
Sessizlik meditasyonu yaptıkları sahnede Emir’in ayakkabılarını çıkarıp Efsun’un yanına koşmasına bayıldım. Her şeyi Efsun gerçeği benden duysun diye yaptığını biliyorum ama aşk uğruna kendini soktuğu komik hallere gülmemek elde değildi. “Böyle yerler hiç bana göre değil” diyen adamın çoraplarıyla bağdaş kurduğunu görmek dünyalara bedeldi. Bu sahneyi izlerken aklımdan geçen düşünce “aşk insana her şeyi yaptırıyor” oldu. Kızla konuşabilmek için şekilden şekle girmesini geçtim ona “şekerim” diyen adama maruz kalması beni benden aldı. Adama “Efsun’u aramaya geldim” dediği sahnede ise kahkahama engel olamadım. Kim demiş ki Emir komik değil diye. İyi yazıldığında Emir de komik olabiliyor.
O sahneden söz etmemin asıl nedeni “kendini bulmak” sözüyle “Efsun’u aramak” sözü arasında kurulan bağlantı oldu. İnsanların kendilerini bulmaya geldikleri yere Efsun’u aramaya gelen Emir’in kendini Efsun’da bulduğunu söyleyebiliriz.
“Efsun konu Sevda. Biz Sevda’yla önceden birlikteydik.
Öyle mi? Demek bu yüzden klinikteydi bugün. Anladım tamam (…) Yeni bir Ali Bıçakçı vakası denebilir buna.
Öyle de denebilir ama bir detay daha var.
Sen ona aşıktın.
Önceden öyle olduğunu sanıyordum.
Yıllar sonra neden? Yani Sevda yıllardır görüşmediğinizi söyledi de (…) Tekrar başlamak gibi bir niyetiniz mi var?
Efsun, biz Sevda’yla evliyiz.”
Emir gerçeği tüm çıplaklığıyla Efsun’a anlattığında şaşıran tek insanın Efsun olmadığını itiraf ediyorum hatta aklımdan Emir acaba Efsun’a ne söyleyeceğini ve onun da bu söylediklerine nasıl tepki vereceğini mi hayal ediyor diye geçirdim. Zira Türk televizyonlarında özellikle de romantik komedilerde gerçeklerin sırrı saklayan kişi tarafından bu kadar çabuk açıklandığı görmeye pek alışkın değiliz ama senaristimiz sağ olsun #SendenDahaGüzel sayesinde ezberleri bozmaya alışıyoruz. Gerçeği öğrendiğinde ondan koşarak uzaklaşabileceğini bile bile ona gerçeği anlatması cesaret ve kararlılık isteyen bir tercihti. O yüzden bu kararlılığı ve cesareti gösterebildiği için Emir’le gurur duydum. Özellikle de “biz önceden birlikteydik” dedikten sonrası büyük bir cesaretti. Zira Efsun bu cümleden sadece sevgili olduklarını anlamıştı. Efsun’un Ali benzetmesini duyduktan sonra istese durabilirdi. Böylece hem gerçekleri kısmen de olsa anlatmış hem de Efsun’un onunla olan bağını koparmasını engellemiş olurdu ama o vereceği tepkiden korksa da gerçeği tüm ayrıntılarıyla anlattı.
Dürüst olmak gerekirse ben Efsun’a vermiş olduğu sözü tutmuş olmasından çok etkilendim. Efsun’un bu gerçeği büyük bir olgunlukla karşılamasını beklemek çok saçma olurdu. Sonuçta insan her gün sevdiği adamın ağzından aslında evli olduğunu duymuyor. Bu anormal bir tepki verilmesi gereken anormal bir durum. Üstelik Efsun bütün günü de o kadınla geçirdi. Bu yüzden kendini kötü hissetmesi gayet normal ama Emir geçmişi anlattıkça ve aklındaki soruları şüphe yer bırakmayacak şekilde yanıtladıkça ortada ilişkilerinin çoktan bitmiş olduğuna inanmaması için hiçbir neden kalmıyordu kendi özgüvensizliği dışında. Efsun’un yerinde olsaydım dürüst olup bana bunları anlatan adama güvenmeyi seçerdim.
Emir “bir detay daha var” dediğinde Efsun’un aklına gelen ilk şeyin “aşk” olmasına bayıldım. Buna bayılmamın 2 nedeni vardı. İlki Efsun’un Ali Bıçakçı benzetmesini yaptıktan sonra detay denildiğinde aklına ilk gelenin kendi ilişkisinde eksik gördüğü hissin olmasıydı. Efsun ona daha önce söylediği şeyi yani Ali’ye hiç âşık olmadığını bu cümleyle fark etmeden bir kez daha onaylamış oldu. Ali’yle ilişkisinde eksik olan detay aşktı. İkincisi Sevda hakkında sorduğu ilk sorunun soru cümlesi şeklinde olmasa da “sen ona aşıktın” olmasıydı. Efsun bu cümleyi kurarak pek belli etmek istemese de Emir’in ona âşık olup olmadığını sorguladı aslında. Bu da beni Efsun’un Emir’i kıskandığı sonuca götürdü. Ki özel hayatımda kıskançlığı sevmesem de rom-com dizilerinin olmazsa olmazıydı kıskançlık. Emir’e gelince de Efsun’a “Önceden öyle olduğunu sanıyordum” demesine bayıldım. Çünkü bu “öncesi” Efsun’la tanışmadan önceki zaman anlamına geliyordu. Üstelik “sanıyordum” demesi de ona aslında âşık olmadığını anlatıyordu. Bu çıkarımlara bakarak Emir’in “senden önce ona âşık olduğumu sanıyordum ama seninle tanıştıktan sonra aşkın ne demek olduğunu anladım” dediği söylenebilir.
Bana mı öyle geliyor bilemiyorum ama Emir-Sevda ilişkisinin yürümeme nedenlerini dinleyince onların evliliğiyle Pervin ve Ferdi’nin evliliği arasında benzerlik kurudum. Emir de Ferdi gibi evlenmeden önce verdiği sözleri evlendikten sonra tutmamayı seçmiş. Haliyle Sevda da Pervin gibi hayallerinin peşinden gitmeyi tercih etmiş. Emir kariyerini ve kliniğini onun peşinden gitmeye tercih ettiğine göre onu zannettiği kadar sevememiş. Aynı mevzu Efsun için söz konusu olsaydı hiç düşünmeden Efsun’un peşinden dünyanın bir ucuna giderdi. Bu da akla şunu getiriyor: Her aşk gerçek aşk değildir. Ki Emir-Sevda evliliğini Pervin-Ferdi evliliğinden ayıran önemli bir detay var. Ayrı oldukları dönemde yaptıkları tercihler.
Evlilikleri kötü bittiği halde Pervin bugün bile hayatına başka bir erkeği sokmayı düşünmezken Sevda Emir’le evliyken başka bir erkeğe sığınmış. Yanlış anlamayın kimsenin ahlak bekçiliğini yapacak değilim. Diline ve kültürüne yabancı olduğun bir ülkede tek başına olmak insanı duygusal anlamda yıpratabilir; ruhsal anlamda da izole edebilir. Her insanın başa çıkma yöntemi başkadır. Ki gençlikte insan daha da kırılgan olabiliyor ama birinden ümidini kesip hayatına devam etmeye karar verdiysen o insana da umudunu kestiğini söylemelisin. Hele de o insanla evliyse önce evliliğini bitirmen ya da boşanma mevzusunu konuşmuş olman gerekir. Zira evlilik sadece deftere atılan bir imza değildir; aynı zamanda karşındaki insana söz vermektir. Sözünden cayacaksan o insana bunu söylemelisin ki o da hayatına devam edebilsin.
Konu Sevda olduğunda partnerinin hareketlerini kopyalamaktan itinayla kaçınan Emir’in mevzu bahis Efsun olduğunda şekilden şekle girmesini izlemek çok keyifliydi. Sevda’nın aynası olmak konusunda başarılı olamamasının nedeni onun Emir için zamanla bir yabancıya dönüşmüş olmasıydı. Onun hareketlerini kopyalamıyordu çünkü aralarında bir vakitler var olan uyum çoktan yok olmuştu. Ama Efsun’la arasındaki karşı konulamaz uyum daha yeni yeni kendini göstermeye başlıyordu. İlişkilerine birer yabancı ve ezeli düşman olarak başlayan Efsun ve Emir zamanla önce ortaklıkta sonra da aşkta uyumu yakalamışlardı. Efsun konuşmadan bir zamanlar birbirine yabancı olan o iki insanın şimdilerde kalplerinin birbirlerine bağlı olduğunu çok güzel anlattı da bir noktadan sonra özellikle de elleri birbirine değmeden bile birbirlerinin ruhuna dokunabildikleri anın mahrem olması gerektiğini düşünüyorum. Efsun ve Emir odadaki diğer insanları unutarak kendi dünyalarında kayboldular. Biri araya girmeseydi bu ayna olayını ne kadar ileriye taşıyacaklardı merak ediyorum. İnsanların önünde performans sergiliyor gibi değil de tabirimi affedin ama yatak odasına doğru tango yapıyor gibiydiler.
Söylemeden edemeyeceğim Binnur’un ayna performansına yaptığı yoruma bayıldım. Bence hedefi tam 12’den vurdu da kadın durumu kabul etmek istemedi. Ki buna şaşırmamız lazım. Ne de olsa o Binnur bilir. Emir bile bu tespitlerinden etkilendi ama benim asıl hoşuma giden ayrıntı Emir’e az kalsın “enişte” diyecek olmasaydı. Son anda kendini toparladı. Belki Emir’e içinden geldiği gibi “enişte” diyemedi ama “erik” diyebildi. Ki Emir konusundaki olumluluğuna bayılıyorum. Hele de Emir’in evli olduğunu öğrendiğinde yaptığı algıda seçiciliğinin hayranıyım. Kaç kişi onun gibi evli olmasından evliliğe karşı olmadığını anlardı ki. Başkası olsa evli bu adam ümidini kes derdi ama Binnur asla demez. Ki haksız da sayılmaz. Bir kere evlenen insanın tekrar evlenmesi daha önce hiç evlenmemiş bir insanın evlenmesinden daha kolay.
Emir’in Efsun’un ayna performansına yaptığı yorum bugüne kadar söylediklerimin bir özeti gibiydi. Efsun aşkın ve terk edilmenin bir insanı ne hale getirebileceğini küçükken babasında görmüş. O yüzden kendi başına gelme ihtimalinden korkup kaçıyor. Âşık olmazsam ne hayal kırıklığına uğrarım ne de kalbim kırılır diye düşünüyor. Evet aşk cesaret ister ama bu hayatta güzel olan her şey cesaret ister. Ve cesaret etmeyi becerebilen insanlar aşkla ödüllendirilirler. Kimseye mutluluğu garantilemez hatta muhtemelen canını yakar ama hiç yaşamamış olmaktan iyidir kırılmak. Kırıla kırıla insan bükülmeyi öğrenir. Efsun da aşka doğru bir adım atmaya cesaret edebilirse Emir “onunla sonuna kadar gitmeye hazır” olduğu mesajını verdi bence. Gece Sevda’yla gezmek yerine Efsun’la eve dönmeyi seçmesi öylesine bir seçim değil. Emir bunu yaparak hem Sevda’ya karşı Efsun’u hem de eski Emir’e karşı yeni Emir’i tercih etmiş oldu. Daha ne olsun?
“Senin hastalarından birini ameliyat edeceğim (…) ama ameliyata senin de girmeni istiyorum çünkü hala başım dönüyor. (…) Daha dün Taner abiden rica ettim. Ameliyat esnasında yine başım döndü. Ameliyatı ona bıraktım. Bugün de senin hastan için senden yardım istiyorum. Bence beni kırmazsın. (…) Efsun sen cerrahsın. Hem belki bu son ameliyatımız olur. Nereden biliyorsun? Kabul et. Kabul et. Kabul et.”
Sevda’nın klinik sahneleri geçip Emir’in Efsun’la birlikte ameliyata girmesine geçecek olursak Emir’in baş dönmesi gibi ciddi bir sağlık meselesini bile Efsun’u “ameliyata sokmak” için kullanması aslında onun iyileşmesine kendi sağlığından bile fazla önem verdiğini gösteriyordu. Hayatlarında ne olursa olsun Efsun’u o ameliyata sokarak cerrahıyla barıştırma konusunda çok kararlıydı. Ki doğrusunu söylemek gerekirse bu konuda ısrarcı olması hoşuma gidiyordu. Zira Efsun’un travmalarının üstesinden gelebilmek için biraz iteklenmeye ihtiyacı var. Emir de bunu gerçek bir zorlama olmadan tatlı tatlı yapabilen tek insan. Efsun ameliyata girsin diye çocuk gibi “kabul et” diyerek ısrar ettiği sahnedeki tatlılığına bittim. Adam alev aldı diyen Binnur’a da katılıyorum. Zira Efsun’la konuşurken gözlerini bir an bile onun gözlerinden ayırmıyor.
Sevda aralarındaki cinsel çekimi gerçekten fark etmiyor mu yoksa bilerek mi Efsun’la Emir konuşuyor hiç anlamadım. Emir sevdiklerine kıyamaz ne demek ya! Kadın boşanmaya değil de evliliğini kurtaramaya gelmiş gibi konuşuyor kızla. O böyle konuştuğu müddetçe Efsun Emir’le nasıl bir geleceği olabileceğini düşünebilir ki? Gerçi korkularına kulaklarını tıkayabilse Emir’in sadece ve sadece onu istediğini görebilir ama insan bir kere korkmaya görsün her şeyden bir anlam çıkarabiliyor. Oysaki Emir klinikteki son gününde Efsun’la daha fazla zaman geçirebilmek için ameliyatı bahane ettikten sonra bir de dört gözle beklediği bir yemek randevusu koparmayı başarmıştı. Sevda’nın varlığına rağmen Efsun’la baş başa yemeğe çıkabilmek için bulduğu ilk fırsatı kullandı. Emir Efsun’u seçtiğini göstermek için daha neler yapabilir ki? “Sen yanımdasın ya korkmuyorum” diyerek girdikleri ameliyathane de bile romantizm yapabilmelerini hayretle izledim. Bazı sahnelerin yerine keşke ameliyat sahnesini uzatmış olsalardı böylece biz de ameliyattaki uyumlarını izleyebilirdik.
Emir artık onu sevmese de Sevda’nın hastalığı senaryonun farklı bir yöne doğru akmasına neden olabilecek bir sorun. Bu sorunların başında da Emir’in Sevda’ya daha iyi davranması ve hastalık sürecinde yanında olmak istemesi geliyor. Ki Emir denilince akla ilk yardımsever kişiliği geliyor. Sevda’nın “bana acımalarını istemiyorum” bahanesiyle onun elini kolunu bağlaması da #EfMir çifti için başlı başına bir tehdit oluşturuyor. Emir bu şekilde ondan hiç sır saklamayacağına söz verdiği Efsun’a yalan söylemiş olacağı gibi kadına göstereceği şefkatte yanlış anlaşılmalara neden olacak. Ki daha ilk günden öleceğini söyleyip Emir ve Efsun’un randevusunu baltalamış oldu. Efsun randevulaştığı adamın gelmesini bekledi durdu bu da yetmedi eve döndüğünde Emir’i eski karısıyla karşılıklı yemek yerken gördü. Gerçi Emir bir mesaj attı, en azından Efsun’u düşündüğünü gösteren bir jest yapmış oldu. Sevda’yla olduğu süre boyunca aklındaki tek şey de Efsun’la yıldızları izlemesiydi ama Efsun zihin okuyamıyor ki bunu nasıl anlasın? Kız da haliyle gördüğüne inandı.
Emir’e de hak vermek lazım. Ona artık âşık olmasa da bir zamanlar sevdiği kadının ölebileceğini kabullenmek çok zor. Sonuçta o kadına zamanında evlenecek kadar değer vermiş. İlişki kötü bir şekilde bitmiş olsa da iyi günlerin hatırı var. Bu yüzden Sevda’ya yardım edebilmek için elinden geleni yapmaya çalışmasını ve kadının isteklerine boyun eğip olay çıkartmamasını anlayışla karşılayabiliyorum ama umarım bu durum Efsun’la arasını açacak bir zaaf haline dönüşmez. Zira insanları manipüle etme yeteneğine sahip bir insanın elinde bu hastalık büyük bir avantaja dönüşebilir. İstanbul’a boşanmak için dönmüş olsa da Emir’in yanında olmak ve yeniden ellerini tuttuğunu görmek Sevda’nın kafasında başka şeyler kurmasına neden olabilir. Üstelik Efsun da gerçeği öğrendiğinde 3 aylık ömrü var diye geri çekilmeyi düşünebilir. Ki Emir fark etmeden elini tutunca gözlerinde parıldayan ışığı gözlerimle gördüm. Bir eski eş de kötü olmasın istiyorum. “Sevdiğiniz insanların elini hiç bırakmayın” dediğinde Emir’e Efsun konusunda tavsiye vermiş olmasını istiyorum. Bu yüzden umarım senarist olayı bu tarz klişelere çekerek biz izleyicilerine özellikle de #EfMir hayranlarına eziyet etmez…
Emir’in üst kattan gelen sesleri duyunca Efsun’a bakmak için Sevda’yı bir başına bırakmasına bayıldım. Bana Efsun’un Antep’e dönmek için hazırlandığı geceyi hatırlattı. Efsun o gece Naz’ı görüp deliye dönmüştü. Şimdi de Sevda’yı görüp kıskançlıktan deliye döndü. Ayrıca Emir de o gece olduğu gibi üst daireden gelen sesi duyunca yanında kimin olduğunu umursamadan koşa koşa Efsun’a gitti. Zira yanında kadın kim olursa olsun; aklındakinin Efsun’u olduğu gerçeğini asla değiştiremiyordu. Sevda’ya ne kadar değer veriyor olursa olsun; söz konusu Efsun olduğunda Sevda’nın da Naz kadar önemi olduğunu bilmek içimi rahatlattı. Keşke Efsun da Emir’in kapısına gelmesini benim anladığım gibi anlasaydı kim bilir belki de o vakit Emir’e kendini ve yemeği neden iptal ettiğini anlatmak için bir şans vermiş olurdu. Emir de kendini anlatırken Naz’ı unuttuğu gibi Sevda’yı da unutabilirdi ama bir çoğumuz terk edilmekten korkan insanların karşısındaki insanlara kendilerini açıklamak için nadiren şans verdiklerini biliyoruz. O yüzden Efsun’un bu tavrı beni hiç şaşırtmadı. Ne de olsa Efsun bu hayatta hep 2. tercih olmaya alışmış bir kız. Onu kolay kolay bir numara olduğuna inandıramazsın.
“Sen söyleyeceğini söyledin ben de anladım. Tamam yani (…) Sevda’yla ilgili bir şey duymak istemiyorum. Benim derdim zaten bana yetiyor. O yüzden başkalarının hayatıyla ilgilenmiyorum.
(…) Efsun, Bak bunu duyman lazım diyorum.
Peki sen niye sürekli başkaları hakkında bana açıklama yapmaya çalışıyorsun? Yapma.
Çünkü…”
Keşke ertesi sabah bahçede Sevda’ya görünce Emir’e trip atmasaydı da konuşmasına izin verseydi. Bence Emir ona gerçeği söyleyecekti. Sevda’nın ricasına rağmen hasta olduğu için evinde kaldığı gerçeğini Efsun’dan saklamayacaktı. Efsun nasıl olur da birbirlerine bu kadar yaklaşmışken akşamına boşanacağım dediği kadınla bir ilişki yaşayabileceğini düşündü hem hayret ettim hem de bunca zaman sonra hala Emir’e güvenmemesine üzüldüm. Bence Emir mecburiyeti olmadığı halde ona tüm gerçekleri anlattığında güvenini hak ettiğini düşünmüştüm. Emir şu anda hem Efsun’un geçmiş travmasıyla hem de imajından ötürü hakkında çıkan çapkın önyargısıyla baş etmek zorunda kalıyor. “Çünkü…” diyerek başladığı cümleyi “sana aşığım” diyerek bitirseydi hem Efsun’un gönlünü alır hem de baş dönmeleri biterdi ama neyse. Bu işi gözünden hiçbir şey kaçmayan Binnur’un çözmesini bekliyorum. Bunların ikisini bir odaya kapatması şart bence.
Antep beddualarını seven tek insan ben olamam. Üstelik ben hayatında kimseye beddua etmemiş bir insanım. Ancak bu beddualarda bana komik ve ilginç gelen bir şey var ki henüz ne olduğunu çözebilmiş değilim ama Emir söylenenleri hak etmedi. Gerçi bu bölümde Mete ve Şirin’in yanı sıra Gülden bile bu kadar sert tepkiyi hak edecek bir şey yapmadı ama Efsun’un öfkesinin kıskançlığından kaynaklandığını bildiğim için bu konunun üstünde pek durmamayı seçiyorum.
Babasının klinikte kalması ve kalbinin götürdüğü yere gitmesi konusunda verdiği öğüte rağmen Efsun’un kliniği bırakıp gitmeye karar vermesi beni biraz hayal kırıklığına uğrattı. Emir’in onu ne yapmaya karar verirse versin destekleyeceğini biliyorum ama ben yine de klinikteki ortaklıklarına devam etmelerini tercih ederdim. Odaları karşılıklı olduğu müddetçe göz göze gelmeleri kaçınılmaz olduğundan tüm problemlerini çözüp #EfMir olmaları mümkündü. Özellikle de klinikteki görevinden ayrılmasının evden ayrılmasıyla doğrudan ilişkili olmasından nefret ettim. Sevda Emir’in evinde kalıyorken Efsun’un oradan ayrılması ilişkileri için büyük bir teknik dezavantaj olurdu. O yüzden bölümün sonuna kadar evden de klinikten de ayrılmasını engelleyecek bir olay olsun diye umut ettim de aklımdaki olay asla eve geldiğinde Emir’i herkesin gözü önünde Sevda’yla nikah masasına oturmuş şekilde görmesi değildi. Ki son dönemlerdeki trendleri iyi bildiğimden Gülden partinin nikaha benzediğini söylediği anda bunun “boşanma partisi” olduğunu anladım ama Sevda’nın böylesi bir saçmalığı “bakın bu adam benimle evliydi” demek dışında başka hangi nedenden isteyebileceğini hiç anlayamadım.
Emir’in ten renginden dolayı ona beyaz giymenin yakıştığını düşünsem de beyazlara büründüğünde yanında olmasını istediğim insan şüphesiz Sevda değildi. Ki bana soracak olursanız Emir’in de o anda olmak istediği yer burası değildi. Hatta kolunda Sevda varken aklında Efsun’un olduğuna iddiaya bile girebilirim. Ki sahnenin Sevda’yla yaşanmasından ne kadar mutsuz olsam da Emir’i çekememe huyuna partide de devam eden Mete’nin dekoltesi hakkında yaptığı komik yoruma bayıldığımı söylemeliyim. Bence de dekoltesi fazlaydı da bu haliyle gurulara benzemişti o yüzden bana komik geldi. Parti biten evliliği uğurlamak içinse eyvallah da başka amaca hizmet etmek içinse bu yolların seyirciye şimdiden tatsız geldiğini söylemeliyim. Yaşar’ın olmamasını anlarım da Taner neden orada değildi? Bu adam nereye kayboluyor merak ediyorum. Bir de onun üstüne Efsun yeterince derdi yokmuş gibi evine gelir gelmez bu manzarayla karşılaşması bölüm finaline yakışır tarzda büyük bir bomba oldu diyerek yazımı burada noktalıyorum.
Haftaya Görüşmek Üzere… Hoşça Kalın…
Yazıdaki fotoğraflar için @Lizzie922 (kapak resmi), @XANMEX1 , @beklenengemii ,@EtkinlikSdg, @mycutieaycem, @backleysim, @alnazcute, @pelocunuz, @MatijaMasa, @oneofwonderland, @rozh1sun‘a teşekkürler.