Konuk yazarım Neslihan sitenin GEZDİM GÖRDÜM bölümüne objektifinden fotoğraflarla renklendirdiği gezi günlükleri ile konuk oluyordu. Karantina günlerinde gezi ne mümkün? Hatta bir süre daha mümkün olamayacak gibi, ne dersin Neslihan?
Gezi şansı olmayınca ekran karşısına geçmiş; Kara Para Aşk ve Şeref Meselesi izlemiş ve izlenimlerini kaleme almış. Biraz nostaljiye ne dersiniz?
Yerli dizi kavramı ile 2015’ten sonra tanıştım. Tam da bu nedenle izlemediğim yüzlerce yerli dizi vardır. Covid -19 yüzünden 14 Mart itibariyle evlere tıkıldığımız bu günler bana daha önce izlemediğim yerli dizileri izlemem için bir fırsat yarattı.
Kara Para Aşk
“Para ve hırs yüzünden hızla kirlenen dünyada, suçlularla giriştiği amansız mücadelelerde büyük başarılar kazanan Ömer Komiser, kız arkadaşı Sibel’le nişanlanmak için İstanbul’a gelir. Roma’da yaşayan Elif ise doğum gününde ailesiyle birlikte olmak için İstanbul’a gelir. Ömer ile Elif aynı gece ölüm acısı yaşarlar. Ömer’in kız arkadaşı ve Elif’in babası aynı arabada kafalarından vurulmuş şekilde ölü bulunurlar. İkisi de cevaplayamadıkları sorularla baş başa kalırlar. Gergin ve ön yargılı bir tanışmanın ardından peşlerine düştükleri her ipucu yollarını kesiştirir. Ömer, Sibel’in katilini bulmaya, ona atılan iftiraları temizlemeye kararlıdır. Elif ise ömrünün en zor anlarını yaşarken, babasının göründüğünün aksine karanlık bir hayatı olduğu gerçeğiyle yüzleşir. Aslında bununla babası Ahmet hakkında ne kadar az şey bildiğini öğrenir. Babası ona yüklü miktarda elmasları borç olarak bırakmıştır. Kız kardeşi kötü adamların elinde olan Elif onu kurtarmak, borcu ödemek ve ailesine bakmak zorundadır. Elif, ailesi için tehlikelerle dolu, karanlık yolda kaybolmak üzeredir. Bu sırada elmasları çalınan Tayyar’ın Elif’le ilgili başka planları vardır. Ömer çok zor durumdadır bir yanı Elif’i isterken öteki yanı hala Sibel’dedir.”
İlk olarak Sefirin Kızı’ndan bildiğim, Bir Eylül Meselesi ve Bir Aşk İki Hayat filmlerinde izlediğim Engin Akyürek’in baş rolünde olduğu Ay Yapım’ın yapımı Kara Para Aşk dizisine kaptırdım kendimi. Hem de ne kaptırmak ^^ Günde 3 bölüm izleyerek bütün sezonları bitirdim bir nefeste… Özellikle ilk 13 bölüm, her bölüm sonunda “ay şimdi ne olacak?” merakıyla yeni bölüme başladım. Oyuncuların performansını başarılı bulmamın yanı sıra hikaye de çok akıcıydı. Yine de belirtmem gerekir ki, sonlara doğru yapılan kötülükler biraz aşırı geldi. “Nasıl insanlar? Nasıl kafalar? Nasıl bir öldürme merakı? Neden insanlar zekalarını iyiliğe değil de kötülüğe kullanır?” sorularıyla diziyi bitirdim. Engin Akyürek’in dürüst, adil bir kanun adamı rolünde başarısı tartışılmaz.
Bugüne kadar Cesur ve Güzel dizisinde ve Ferzan Özpetek’in filminde izlediğim Tuba Büyüküstün’ün izlediğim projelerdeki donukluğu bu dizide yoktu. Gayet içten gülen, güzel seven, güzel kızan, istediğini bilen bir kadın olarak bu karaktere gayet başarılı bir yorum getirmiş.
Kadronun diğer isimlerinden dizideki kötü polis Hüseyin Demir rolündeki Burak Tamdogan’ı ilk kez izledim. Ağlamakta bir dünya markası olan kız kardeşlerden Nilüfer Denizer rolündeki Bestemsu Özdemir ise içimi baydı. Acaba cast seçerken onu ağlatarak mi seçtiler? Bir insan 54 bölüm ağlar mi? Ağlar(mış)! Melike Demir rolündeki Elif İnci ve Asli Denizer rolündeki Hazal Turesan’ı da çok başarılı buldum.
Okuduğuma göre dizi reyting düşük olduğu için final yapmış. Kara Para Aşk hangi diziyle yarıştı bilemiyorum ama yerli dizi sektöründeki iyi başlayıp uzayınca reyting kaybetme durumu klasik bir şekilde burada da yaşanmış olmalı…
Her şeye rağmen maraton halinde kendini izlettiren bir dizi.
Şeref Meselesi
Her şey dört kişilik Kılıç Ailesi’nin İstanbul’a taşınmasıyla başlar.
“İstanbul’a taşınmak”, bundan 25 yıl önce Ege kasabasına gelin giden Zeliha’nın en büyük hayalidir. İki oğulları vardır Zeliha ve Hasan’ın. Bir numara, ilk göz ağrıları Yiğit, tam bir haytadır.. Yakışıklı, çapkın, güçlü kuvvetlidir. İki numara Emir abisinin taban tabana zıddıdır. Ağır başlıdır, sakin bir mizacı vardır, çalışkandır. Karşı cinsle ilişkilerde, çekingen ve tutuktur.
Hukuk fakültesini bitiren Emir ‘in bir senelik zorunlu stajı için İstanbul’a gitmeye karar vermesi, Zeliha’yı yeniden harekete geçirmiştir. Onlar da Emir ‘in peşine takılıp İstanbul’a gidemezler midir? Bu konuyla ilgili dedeleri Basri ve Zeliha kavga eder. Tartışma büyür ve Basri’nin kalbi bu siniri kaldıramaz.
Basri’nin ölümünden sonra her şey daha kolay olur. Babadan kalan mirası paylaşıp İstanbul’a taşınırlar. Hasan parasıyla bir dükkân açmayı düşünür. Memleketten getirteceği yöresel ürünleri satabileceği küçük bir dükkân…. Zeliha’nın akrabası Namık, o semtin eşrafından, çok sevip saydığı Sadullah abisiyle tanıştırır Hasan’ı. Sadullah o civardaki herkes tarafından sevilip sayılan bir adamdır. Hasan, Sadullah’ın yönlendirmesiyle aklında hiç olmayan bir işe kalkışır ve kuyumcu dükkanı açmaya karar verir.
Yiğit ilk günden mahalledeki kızların ilgisini çekmiştir. Sadullah’ın eline erkek eli değmemiş masum ve utangaç kızı Kübra, Kübra’nın komşusu ve en yakın arkadaşı, mahalle delikanlıların yüreklerini hoplatan Derya… İki genç kız da, Yiğit’i görür görmez vurulmuşlardır. Yiğit’in aklını başından alan ise Sibel olur. Bir butikte mankenlik yapan, gözü yükseklerde, kibirli ve soğuk güzel Sibel…
Ancak Sibel o’na güven verecek, birlikte bir gelecek kurabileceği birini beklemektedir ve ilgisini Emir çeker.. Emir dürüst ve kibardır. Sibel Yiğit’ten kaçıp Emir’e sığınırken, aslında kendi ruhundaki ateşten kaçmaya çalıştığından habersizdir. Emir hayatının ilk aşkını Sibel’le yaşayacak ve ilk aşk acısını da ona Sibel yaşatacaktır.
Hasan dükkân açmak için gereken on kilo altına parası yetmeyince Sadullah’tan borç almış, senet imzalamıştır. Dükkân açılışa bir gün kala soyulunca Hasan beş parasız, elleri böğründe kalakalır. Olanları öğrenen Zeliha, acısını kocasından çıkartır, onu suçlar. Beceriksiz kocası Hasan, hayatında ilk defa bir işe kalkışmış ve her şeyi eline yüzüne bulaştırmıştır. Hasan tüm bu acıya dayanamaz ve intihar eder. Bu olaydan sonra da Yiğit babasının öcünü almak için intikam planı kurarken Emir mücadelesini hukuk yoluyla arayacak ve iki kardeşin yolları ayrılacaktır.
İkinci nostalji tercihimi dizi seçimlerimde kriterlerden öncelikli olan yapım şirketi nedeniyle değil ikinci nedenim oyuncu için seçtim. Şükrü Özyıldız için seyretmeye başladığım Şeref Meselesi’nin senarist kadrosunda Mahinur Ergun’un olması, oyuncu kadrosu açıkçası beni etkiledi.
26. bölümde final yapan dizinin ‘L’onore e Rispetto’ isimli bir İtalyan dizisinin uyarlaması olduğu jenerikte yer almaktaydı. İtalyanların meşhur mafya hikayeleri bize uyarlanmış; dürüst ve adil bir savcı, kısa yoldan para kazanmayı aklına koyan mafyaya karışan abinin çevresinde yaşanan dramlar, aşklar…
L’onore e il Rispetto bir İtalyan soap operası, dizinin orijinali İtalya’da bayağı uzun sürmüş. Ama bizim uyarlamamızın ömrü sadece 26 bölüm olmuş. Kanal D’nin kendi prodüksiyonu olan dizi aynı Kara Para Aşk gibi reyting yüzünden bitmiş. Bizde mafya hikayeleri çok tutmuyor diyebilir miyiz?
Derya rolündeki Şükran Ovalı’nın karakteri dizinin en başarılı karakteri idi bana göre. Bu dizinin ağlak karakteri de Yasemin Allen’dı. Onu da ağlatarak seçtiler herhalde ^^
Her iki dizinin ortak konusu; kötülük için her şeyi yapan kanunsuz adamlar ve onları yok etmek için uğraşan kanun adamları… Kanunsuzlukta sınır tanımayan bu kötü adamların yaptıkları zaman zaman “of yeter artık” dedirtse de, Aşk’lar her iki dizide de güzeldi. Her iki dizide ana hikayenin dışında yan karakterlerin hikayeleri de ilgiyle izlenecek düzeyde idi.
Bugüne kadar yerli yapım izlerken hep çok seçici oldum. Hayat Şarkısı ve İstanbullu Gelin’i sonradan keşfedip sevenlerdenim. Ama bu iki diziyi de keyifle izledim. “Hep şimdi ne olacak” duygusu ile biten bölüm sonlarını çok sevdim.
Aslı’nın Sureti sitesinde bugüne kadar fotoğraf çektiğim yerleri anlatıyordum. Corona karantinası yüzünden fotoğraf çekemediğim için dizilere yönelince bu yazıyı yazmak istedim; belki benim gibi gözden kaçırmış olanlar izlemek ister…
Nostaljiye devam etmek isteyenler Özlenenler sayfasını ziyaret edebilirler…