Kategori: Gezdim Gördüm

YUNANİSTAN – Sakız, Simi, Rodos, Az Biraz da Kos I

Deniz, güneş, gökyüzü ortak ama bambaşka topraklara dair bir yazı daha… Komşu Yunanistan…

Konuk yazarım Yasemin ile arkadaşlığımız çok uzun yıllara dayanıyor. Cervantes’de İspanyolca öğrendiğimiz günlere…  Dolayısıyla Yunanistan tatillerini kişisel instagram hesabından keyifle takip ediyordum. Beni kırmayıp gezi izlenimlerini, üstelik yazı dizisi şeklinde kaleme alınca daha da keyif aldım.  Ben zaten Gezdim gördüm diyenlere ‘anılar anılar’, bize ise keyifli okumalar ^^

 

Son birkaç yazdır tatillerimizi Yunan adalarında geçiriyoruz. Her gittiğimiz ada farklı bir yönüyle öne çıkıyor ve biz her defasında “ne iyi ettik de geldik” diyerek ayrılıyoruz. Gitmek isteyenleriniz için tadına doyamadığımız bu deneyimlerimizi paylaşmak istedim.

Sınırlı vakitte her yeri ve her şeyi görmek mümkün değil malum. Yazılarda sadece görme şansı bulduklarımızı, görmeyi tercih ettiklerimizi anlatıyorum. Gitmeden önce kendi araştırmanızı yapıp size hitap eden rotayı belirlemenizi öneririm. Kim bilir bizim dikkatimizi çekmeyen daha ne güzellikler vardır.

Güzellikleriniz, maviniz, yeşiliniz, güneşiniz her daim bol olsun diyerek ilk adayla başlıyorum…

 


 

Sakız Adası

 

 

 

Çeşme’nin hemen karşısında, aslında listemin en sonunda olan ada, ama kısmet bu yaz görmekmiş.

Oldukça geniş bir gezme alanı var. Her şeyi göreyim derseniz dört gün gerekir diye düşünüyorum. Biraz ağırdan alayım, bir- iki gün de deniz keyfi yapayım derseniz süre bir haftayı bulur.

Güney, kuzey ve orta olarak ayırabileceğim üç ana rota var. Biz hafta sonu için gittik, dolayısıyla seçim yapmak zorundaydık ve güneyi seçtik. Arabamızı kiralayıp otelimize yerleştikten sonra kendimizi Agyra’ya attık. İşinizi şansa bırakmak istemezseniz Agyra yemek için doğru adres. Ahtapot, kalamar ve uzo da yine işini şansa bırakmak istemeyenlere önerim. Simi’den farklı olarak burada daha çok haşlama ahtapot tavsiye ediyorlar.

Ardından yediklerimizi eritmek üzere güneyin plajlarını gezmeye başladık. Plajlara ilişkin genel bilgi: Giriş ücreti yok. Bir şeyler yiyip içerseniz şezlong- şemsiye parası da yok demişlerdi, gerçekten de bizden hiç para isteyen olmadı. Hatta çoğu yerde sadece denize girip çıktık ve kurulanıp yolumuza devam ettik, kimse ödeme sormadı. Deniz, kumsallar herkesin yani. Ne güzel, değil mi?

Karfas plajı merkeze en yakın olanlardan. Suyu fena değil. Fena değil derken birçok yere göre oldukça iyi ama çok daha iyilerini göreceğiniz için böyle diyorum. Kum plaj.

Emporios- Mavra Volia taşlık. Taşların özelliği volkanik ve gri-siyah olması. Tüm sahil bu şekilde. Çok ilginç.

Vroulidia’nın tepeden harika bir manzarası var. Aşağıya plaja inmeden önce yukarıda soğuk bir şeyler içip manzaranın hakkını vermek şart. Su bir harika ancak hemen derinleştiği ve sahil çok bakir ve kayalık olduğu için biraz zor bir deniz. Yukarıdan izlemesi daha keyifli geldi bize.

 

 

 

Üç farklı plajın ardından akşam üstü yolu köylere çevirdik. Her ada farklı bir yönüyle öne çıkıyor demiştim ya, bu adada öne çıkan Orta çağ’dan kalma köyler bence. Gün batmadan Mesta ve Pyrgi köylerine gittik. Pyrgi’nin gri- beyaz desenli duvarlarına, kurutmak için balkonlara asılmış domates kolyelerine (bu adı ben verdim:)), muntazam ev ve sokaklarına bayıldım! Mesta’nın da her an köşeden atıyla şövalye çıkacakmış havasındaki daracık taş sokaklarına… Atların nal sesini duyar gibi oluyor insan. Kendinizi gerçekten Orta çağ’da hissedeceksiniz.

O gün için son durağımız Mesta olduğundan atıştırma işini de buraya saklamıştık. Sokakların arasında Kanellos Loukoumades adında bir lokma cenneti var. Hem tatlı hem de tuzlu lokma çeşitlerini denedik, puanım on üzerinden on. Günün yorgunluğu üzerine daha iyi bir son hayal edemezdim. Balın ve tarçının ılık tadını, ısırınca çıkan çıtır çıtır sesi ve sonrasındaki yumuşaklığı hep sevgiyle hatırlayacağım 🙂

Lokmalarla aşk yaşadıktan sonra otele geri döndük. Agyra ile başlayıp Mesta ile biten bu tur yaklaşık altı saat sürdü. Mesafelerin çok yakın olmadığını hesaba katarak plan yapmakta fayda var. Akşam yemeği konusunda merkezdeki turistik, gürültülü mekanlardan uzak durmanızı öneririm. Yemek sonrası bir içki için merkeze gelecekseniz arka sokaklarda Oz Cocktail Bar’ı bulun ve kokteyllerini deneyin. Benim için de o domatesli olandan bir tane için.

 

 

Geceyi domatesle tamamlayıp ertesi güne portakalla başladım. Adada turunçgilleriyle ünlü bir yer de var. Vakit darlığından gidemedik ama kaldığımız otelin sahibi Eleni kahvaltıya resimde gördüğünüz güneşi adeta içine hapsetmiş portakalların enfes bir reçelini getirdi sağ olsun. Adayı, görmemiz gereken yerleri ve son günümüz olduğunu tamamen unutup doğanın ve adanın olağan sesleri arasında, son zamanlardaki en yavaş ve en keyifli pazar sabahı kahvaltımızı yaptık.

Çeşme’ye geri dönüş saatimiz düşünülünce görebileceğimiz en güzel ve en yakın plaj Glari Beach’ti. Son saatlerimizi burada geçirdik. Sakız’da girdiğimiz en güzel su ve gittiğimiz en rahat plaj. Bir on puan da buraya veriyorum. Mini bir barı da var. Günü geçirmek için ideal bir yer. Sudan çıkmak istemeyebilirsiniz.

Otelden ayrılmadan önce son bir kez Agyra’ya uğradık. Sakız’a son bir ahtapot ve uzoyla veda ettik.

Güzelliklerini saklamış bir ada Sakız Adası. Ben böyle tanımlardım. Simi’ye ilk görüşte âşık olabilirsiniz mesela. Daha kıyıya yaklaşırken gözlerinizi rengarenk evlerden alamazsınız. Sakız ise ilk başta biraz soğuk karşılıyor insanı. Bana öyle geldi en azından. Meğerse güzelliklerini gizliyormuş. Keşfetmeniz gerekiyor. Çeşme’nin bu kadar yakınında durup da bana “en son buraya giderim herhalde” dedirtmesi de güzelliklerini gizlemesiyle alakalı olabilir belki. Eski zamanlarda kendini korsanlardan gizlemek zorunda kaldığı için mi acaba? Biraz kitap karıştırmak lazım. Sakız’ın daha söyleyecekleri var bence…

 

Editör notu: Ne yazık ki Yasemin’in çektiği o güzel fotoğraflardan sadece birkaçını ekleyebildim yazıya… Çok daha fazlası yazarın kişisel instagram hesabında  > https://www.instagram.com/yasemindiriceyarar/

 

Gezdim Gördüm kategorisindeki diğer yazılar için tıklayınız

Aslı

Disqus Comments Loading...

Son Yazılar

YALI ÇAPKINI – Kıran da Olsa Kırıl, Düş; Fakat Eğilme Sakın

Yalı Çapkını 67. Bölüm için tek analiz yetmez.  Svl‘in kaleminden taptaze bir analiz.

3 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Sana İhtiyacım Var Çünkü Seni Seviyorum

"Yalı Çapkını 67. Bölüm temposu yüksek, duygu yoğunluğu fazla ve olay odaklı gözükse de arka…

3 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Sana Bütün Pişmanlıklarımı Anlatmak İsterim

Bu hafta Yalı Çapkını 65. bölüm analizinden önce yalı tarihine adını altın harflerle yazdıran palyaço…

3 hafta Önce

YALI ÇAPKINI – Birlikte Daha Az Mutsuz

Yalı Çapkını 62. Bölüm için tek analiz yetmez. “Sezonun en iyi bölümü" diyen  esra'dan kısa…

2 ay Önce

KIZIL GONCALAR – Kaçtığımız Savaşlardan Güçlü ve İyileşmiş Olarak Çıkmak Mümkün mü?

Kızıl Goncalar  yeni bölüm öncesi, hem nerede kalmıştık hatırlamak hem de geride bıraktığımız bölümü derinlemesine…

2 ay Önce

YALI ÇAPKINI – Hodri Meydan

Haftalar sonra bölüm analizi yapılabilecek bir bölüm geldi Yalı Çapkını'ndan. Hem böyle bir bölüm izlemeyi,…

2 ay Önce