SEN ÇAL KAPIMI – Sadece ve Sadece Sen

Sen Çal Kapımı 48. Bölümü Reyting sonuçları; Total’de 3,06 reytingle 3. AB’de 1,69 reytingle 5. ABC1’de 2,68 reytingle 3. Bölüm yorumu konuk yazar Sevil ‘in kaleminden. Keyifli Okumalar…

Her türlü şatafattan uzak ve insanın en yakınlarıyla kutladığı düğünleri çok severim. Eda ile Serkan’ın düğünü de öyleydi. Zaten çok önceden planlanmamış ve daha çok spontane bir evlilik olduğu için kutlamanın şatafatlısı da abartı ve inandırıcılıktan uzak olurdu. Uzun sürmeyeceğini düşündüğüm bir evlilik için de pek gerekli değil zaten. Geçen haftanın yazısında da bu konudaki hislerime değinmiştim. Eda ile Serkan aşkına olan inancımı kaybettiğimden olsa gerek Edser’in evlenmesi bende herhangi bir duygu kıpırtısına sebep olmadı. Uzaktan tanıdığım ve pek de bir bağımın olmadığı birinin evlenmesine şahit olmuşum gibi hissettim; ama Eda ile Serkan’ın aşkına hala inananların yaşadığı sevinci tahmin edebiliyorum. Bu anı çok beklediler. Edser’in aşkına inananlar adına mutluyum. Beni sevindiren daha çok Fifi’yi ve Ceren’i de hatırlatmaları ve 1. bölüme yaptıkları göndermeydi. Daha önce de söylemişimdir; 1. bölüm en sevdiklerim arasındadır.

 

 

Replikler bence son derece yüzeyseldi. Bu kadar badire atlattıktan sonra evlenebilen bir çiftin “Çok güzelsin” ve “Sen çok yakışıklısın” dan başka birbirine söyleyecek bir şeyleri olmalı. Serkan’ın yaptığı konuşma da insanın düğününde sevdiği kişiye yaptığı bir konuşmadan çok, bir konferansta yapılan bir konuşma gibiydi. Gelin çiçeğini Kemal yakaladı diye Serkan’ın kendi düğününde yaptığı huysuzluk bence gereksizdi. O kadar şey yaşadıktan sonra sevdiğin kadınla evlenmişsin, bi‘rahat ol ya; işleri akışına bırak. Senaristlerle komedi anlayışımız birbiriyle pek de örtüşmüyor maalesef… Serkan yine tutamayacağını düşündüğüm sözler verdi: “Eda Yıldız, hayatım boyunca seni seveceğim ve seni hep mutlu edeceğime söz veriyorum”. Eda’yı hep seveceğine inanabilirim; ama Eda’yı hep mutlu edebileceğinden pek emin değilim. Aklıma Yann Arthus-Bertrand’ın ‘Human’ belgeseli geldi. Üç bölümlük belgeselin ilk bölümüne konuk olanlardan biri babasıyla yaşadıklarını ve yaşadıklarının hayatında bıraktığı izi anlatıyordu. Babasının onu dövdüğünü ve dövdükten sonra da ona “Benim canım seninkinden daha çok yandı; ama seni sevdiğim için yaptım” dediğini söylüyor. Bunun da sevginin ve sevmenin ne demek olduğunu yanlış algılamasına neden olduğunu anlatıyor. “Benim için sevmek acı vermekti ve sevdiğim herkesi üzdüm; sevgimin büyüklüğünü onlara verdiğim acıyla ölçtüm” diyor. Malum, Serkan’ın sevgi anlayışı da biraz farklı; sevdiğini söyleyip Eda’ya az çektirmedi.

 

 

Eda ile Serkan’ın, ayrılıktan sonra Eda’nın hayalinde yani Eda’nın tasarladığı bir bahçede tekrar karşılaşmalarını çok isterdim; Eda ile Serkan’ın bir gün bahçeyi gidip beraber gezmelerini değil. Eda 5. bölümde bunun hayalini kurmuştu. Serkan da Eda’nın tasarladığı bir bahçede zevkle gezeceğini söylemişti. Bir bakıma sahte nişandan sonra da birbirlerinin hayatında var olmak istediklerinin itirafı gibiydi.

 

 

Geçen bölüm Deniz karakterini ne kadar sevdiğimden bahsetmiştim. Bütün söylediklerimi geri alıyorum. Deniz Hanım Edser için herhangi bir tehdit oluşturduğu veya göğsümüze öküz oturttuğu için değil; ama saf ve biraz da alık çizgisinden çıkarttıkları için. Artık Deniz Hanım’ın sadece Serkan’a ilgisinden söz etmek mümkün değil; çünkü Deniz Hanım‘ın hal ve hareketlerini taciz noktasına getirdiler. Bu yüzden karakterin hoş görülecek ve komik bir tarafı kalmadı maalesef. Karaktere “Hayatımdaki erkeklere göre şekil almayı seviyorum” dedirttiler. Buna gülmemizi mi bekliyorlar? Belli ki mizah anlayışımız çok farklı.

 

Serkan şirketi kurtarmak için kendi hisselerini sattı; iyi de bu hisselerin bir de alıcısı olmalı değil mi? Hisseleri kim satın aldı? Aydan ve Serkan belli ki özel harcamaları için şirketin kartını kullanıyormuş (Böyle yönetilen bir şirketin bu zamana kadar batmamış olması bile bir mucize!). Eda’yı ve Aydan’ı şirketin durumundan haberdar etmek için daha yaratıcı bir şey bulamamışlar. Zaten gerçekleri saklayarak bir sorunu çözemeyeceklerini de bir türlü öğrenemediler.

Türk dizilerinde şirketler bütün umutlarını, varlıklarını ve geleceklerini bir projeye bağlama döngüsünden kesinlikle kurtulamıyorlar. Böyle de olunca şirketin batması tabii ki kaçınılmaz oluyor. Sonra da şirketi kurtarmak için çok yaratıcı (!) çözümlere baş vuruyorlar. Selin’in Serkan’dan hamile kaldığı iması üzerine türü romantik komedi olan dizilerin birtakım kırmızı çizgileri olduğundan bahsetmiştim. Ana çiftin, üçüncü kişilerle aralarında bir şey geçmiş olabilme ihtimali ya da bunun iması bile o kırmızı çizgiyi aşmak için yeterli. Başka bir kadınla bir ilişkisi olan bir adam, güya şirketi kurtarmak için o adamın başka bir kadınla ilişkisi olduğunu bilen bir kadınla bir otel odasında bir gece geçirmeyi kabul ediyor ve adamın partneri de buna onay veriyor ve çevresindeki herkes o teklifi kabul etmesi için ona baskı yapıyor. Siz bunu hangi kafayla yazdınız? Amacınız ne? Sonucun ne olduğunun hiçbir önemi yok. İması bile çok kötü. Ayrıca bu kadar badire atlatmış ve henüz bir araya gelmiş bir çifti tekrar böyle bir sınava sokmaya ne gerek vardı?  Uzun bir süredir Eda ile Serkan’ın evlenmesini bekleyen bir seyirci kitlesi var. Balayını yarıda kesmek yerine, Edser’e romantik bir balayı yazıp Edser’e inanan kitleyi mutlu etmeyi çok mu gördünüz? Dizinin final yapmasına 4-5 bölüm kalmışken böyle gerginliklere gerçekten gerek var mı?

 

 

Bu kadar eleştirdiğim bir diziyi neden hala izlediğimi merak edenleriniz vardır belki de. Diziyle aramdaki bağ çok uzun bir süre önce koptu maalesef. İzlediklerimden kesinlikle zevk almıyorum. 18. bölümden itibaren yazmaya başladım; ama yazılarımı başından beri okuyanlar bir zamanlar ne kadar severek izlediğimi bilirler. O zaman da çok eleştiriyordum; ama hem sevip hem dövüyordum. Şimdi ise sevilecek hiçbir tarafı kalmadı. Karakterlere ve hikayeye olan inancımı tümüyle kaybettim. Diziyi izlemeye devam etmemin nedeni kafa karışıklığı veya dizide hala beni çeken unsurların olması değil. İzlemeye devam etmemin dizinin kendisiyle hiçbir alakası yok. İzlediklerim bana işkence gibi geliyor; ama ‘Sen Çal Kapımı’ yolculuğum sırasında harika insanlarla tanıştım ve onlarla izlemeyi seviyorum. O yüzden sonuna kadar da izleyeceğim.

 

Göz atmanızı öneririz: Sen Çal Kapımı Bölüm Yorumları

 

Aslı

Disqus Comments Loading...

Son Yazılar

YALI ÇAPKINI – Sana Bütün Pişmanlıklarımı Anlatmak İsterim

Bu hafta Yalı Çapkını 65. bölüm analizinden önce yalı tarihine adını altın harflerle yazdıran palyaço…

3 hafta Önce

YALI ÇAPKINI – Birlikte Daha Az Mutsuz

Yalı Çapkını 62. Bölüm için tek analiz yetmez. “Sezonun en iyi bölümü" diyen  esra'dan kısa…

1 ay Önce

KIZIL GONCALAR – Kaçtığımız Savaşlardan Güçlü ve İyileşmiş Olarak Çıkmak Mümkün mü?

Kızıl Goncalar  yeni bölüm öncesi, hem nerede kalmıştık hatırlamak hem de geride bıraktığımız bölümü derinlemesine…

1 ay Önce

YALI ÇAPKINI – Hodri Meydan

Haftalar sonra bölüm analizi yapılabilecek bir bölüm geldi Yalı Çapkını'ndan. Hem böyle bir bölüm izlemeyi,…

1 ay Önce

KIZIL GONCALAR – Işıklar ve Gölgeler Arasında İki Ruh Cüneyd ve Zeynep

Kızıl Goncalar  yeni bölüm öncesi, hem nerede kalmıştık hatırlamak hem de geride bıraktığımız bölümü derinlemesine…

2 ay Önce

KIZIL GONCALAR – Geçmişten Gelen, Geleceğe Giden bir Yol Bulmak Mümkün mü?

Kızıl Goncalar  yeni bölüm öncesi, hem nerede kalmıştık hatırlamak hem de geride bıraktığımız bölümü derinlemesine…

3 ay Önce