SEN ÇAL KAPIMI – Gece Gibi Karanlık

Sen Çal Kapımı 44. Bölümü Reyting sonuçları;  Total 3,64 reytingle 2. , AB 2,22 reytingle 4. ve ABC1 3,89 reytingle 3. ve düşüşte…  HanKer izleyenlerden memnun olsanız da “Her geçen bölüm daha kötüsünü izliyoruz” diyenlerden misiniz? Bölüm yorumu konuk yazar Sevil ‘in kaleminden. Keyifli Okumalar…

 

Abartılı sahnelerle, aşırı tepkilerle, suni tartışmalarla, Aydan’ın dalaverelikleriyle, Aydan’ın saygısızlıklarıyla, Aydan’ın şusuyla, Aydan’ın busuyla, Aydan’la, Aydan’la ve yine Aydan’la dolu bir bölümü daha geride bıraktık. Neden Aydan sahnelerine bu kadar maruz kaldığımıza dair hiçbir fikrim yok, ama aşırı sinir bozucu ve itici olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ve bu konudan birçok kişinin de memnun olmadığını biliyorum. Başrol olmamasına rağmen Aydan karakterinin bu kadar sahnesi olması senaristlerin çıkmaza girdiğini düşündürüyor. Dramın da sözde komedinin de çatışmanın da Aydan üzerinden işlenmesi yaratıcılıktan son derece uzak. Komik olmayan sahneleri abartılı bir oyunculukla dengelemeye çalışmak komik değil, sadece sakil duruyor.

 

 

Dönüp dolaşıp aynı konuya geliyoruz. Dizinin bitmesine son birkaç bölüm kala hikayeyi (hangi hikaye?) toparlamak yerine neden yeni çatışmalar yaratılıyor? Bir insan neden oğlunun arkasından iş çevirip imzasını almak için yalan söyler? Dizinin türü tam olarak neydi, anlayamadım. Ağalı, konaklı dizilerde işlenmeye değer bir kötülük. Ayrıca bir insan, üzerine vazife olmayan bir şeye neden burnunu sokar? Serkan ise velayet gibi böylesine önemli bir konuda nasıl olur da üçüncü bir kişinin sözüyle hareket eder ve bunu konunun asıl muhatabı olan Eda’yla aracısız bir şekilde konuşmaz? Güya kılı kırk yaran ve kimseye güvenmeyen Serkan’ın bir belgeye gözü kapalı imza atması da pek inandırıcı değil. Kiraz’ın velayetini alabilmek için Eda’nın bir açığını yakalamaya çalışmak, Eda’ya çamur atmaya çalışmak ve Eda’nın anneliğini kötüleyici sözler söyletmek için insanları manipüle etmek ve onların zayıf karnına vurmak çok çirkin. Tabii ki bu söylediklerim sadece Aydan için değil, aynı zamanda Ayfer için de geçerli. Teknikleri farklı olsa da düşünce yapısı aynı: Amaca giden her yol mubahtır! Ayrıca bütün bölüm boyunca Seyfi’ye ve Kemal’e “Serkan bunu duyarsa çok fena olur.” dedirtip Serkan’ın tepkisini “Anne, sonra konuşacağız seninle” den öteye götürememek biraz sırıtmış.

 

 

Eda neden tekrar Sevda ve çiçekçi kız oldu, biri bana bunu anlatabilir mi? Aydan’ın Eda’yı küçümseyen ve ona üstten bakan, alaycı tavrı o zaman da hiç komik değildi, şimdi de komik değil. Aydan’ın Eda’ya olan tavrına gerekçe olarak Eda’nın Serkan’ı terk etmesini göstermek beni ikna etmedi. Kaldı ki kim terk etmiş olursa olsun, sana ne?! İki kişinin arasında olan bir şeye senin bu tavrın neden? Hem Eda Aydan’ın yanına durumun aslında tam tersi olduğunu açıklamak için gitmişti; ama o açıklamayı yapmadan döndü. Yoksa ben mi bir şeyler kaçırdım?

 

 

İki farklı insanı sırf ortak bir çocukları var diye beraber yaşamaya zorlamak hangi kanunda var? Bir dizi izlediğimizin ve dizideki olayların gerçeği yansıtmak gibi bir vasfı olmadığını da biliyorum; ama mantıklı şeyler ve tutarlı bir olay örgüsü izlemeye hakkım olduğunu düşünüyorum. Gelinen nokta kadar o noktaya nasıl gelindiğinin de bir önemi yok mu? Eda ile Serkan’ı aynı evde yaşatmaya karar vermişler, ama akıllarına pek de bir şey gelmeyince mahkeme kararı çıkartalım demişler. Ne güzel!

 

 

Serkan’la Kiraz’ın çileğe alerjisi olduğunu daha kaç kez duymamız gerekecek? Anladık, Kiraz Serkan’ın kızı! Kiraz’ın, Serkan Bolat’ın onun babası olduğunu neden söylemedikleriyle ilgili sorusu tabii ki geçiştirildi. Bölümü yan karakterlerin saçma hikayeleriyle doldurmak yerine Kiraz’a insan akıllı ve onun anlayacağı bir dilden olan biteni anlattıklarını izlemeyi tercih ederdim. Kiraz’a anlattığı masallardan bir kez daha öğrendik ki Serkan, Eda’nın sevgisi biter diye çok korkmuş ve “Onun sevgisi bitmeden ben onu bitireyim, hayatı ona zindan edeyim, çektirmediğim acı kalmasın” demiş ve Eda’yı terk etmiş; ama lütfen kızmayın, Eda’yı hiç çıkaramamış aklından. Oh be, yüreğimize su serpildi; aklımıza başka nedenler gelmişti oysaki (!) Kırılgan kişiliğinde ve fena çizik almış egonda boğulman dileğiyle, Serkan Bolat!

 

 

Serkan’la Eda’nın bornozlu oldukları sahnenin bu kadar abartılmasına gerek var mıydı? Oradaki aşırı tepkinin sebebini anlayamadım. Hem gereğinden uzun hem de ilkokul seviyesinde bir sahne olmuş maalesef. Eda’nın, Serkan’ın gömleğini yıllarca saklayıp sonra o gömleğin kokusunu içine çeke çeke uyumak istemesi benim hiç hoşuma gitmedi ve tüylerimi diken diken etti. Obsesif bir davranışı bize romantizm ve aşk diye yutturmaya çalışmışlar. Serkan’ı hayatında nereye koyacağını bilemeyen Eda için her şey gri, Melo içinse ateş kırmızısı. Benim gördüğüm şey ise zifirî karanlık! Eda ile Serkan’ın birbirlerinin malıymış gibi davranmalarından da son derece rahatsızım: “Benim kızıma babalık yapmak istediğin sürece hiçbir kadını hayatına alamazsın!” Sevgili değilsiniz, evli değilsiniz, sadece ortak bir geçmişiniz ve ortak bir çocuğunuz var; istediği kişiyi hayatına alır, sana ne?!

 

Serkan’ın da Eda’yı hatırlatan ne varsa biriktirip bunlar için bir ‚gizli‘ oda yapması beni bayağı ürküttü. Bu bir kutuda eski sevgiliye ait birkaç resim saklamaktan çok farklı bir şey. Psikolojik gerilim izliyoruz gibi hissettim kendimi. Zira tam da stalkerlerın yapacağı bir davranış. Serkan’ın, ayrı kaldıkları her bir doğum günü için Eda’ya bir hediye alıp saklaması güzel bir ayrıntıydı ve bu sahne başlı başına çok anlamlı bir sahne olabilirdi aslında. Hediyeler maalesef pek de anlamlı değildi. Sanki sırf geçmiş bölümlerle köprü kurmak için yapılmış gibiydi ve havada kalmıştı. Tabii ki de Neslihan Yeldan’ın markasının reklamını da unutmayalım. Zaten çok zor bulunuyormuş.

 

 

44. bölümün yayınlandığı günün tam bir yıl öncesinde Sen Çal Kapımı hayatımıza girmiş. İyi ki de girmiş. Hande Erçel’i ve Kerem Bürsin’i beraber izleme şansına sahip olduk, bize görsel şölen yaşattılar ve uyumun ne kadar önemli olduğunu hatırlattılar. Her ne kadar şimdi kızıp şikayet etsem de ilk 14 bölümün verdiği tadı unutmak mümkün değil. İzlemekten bıkmayacağım güzellikte ve çok eğlenceli bölümlerdi. Sonrası ise malum, bayağı inişli çıkışlı. Her şeyden önemlisi ise harika insanlarla tanışmama vesile oldu. Doğum günün kutlu olsun, Sen Çal Kapımı!

 

Göz atmanızı öneririz: Sen Çal Kapımı Bölüm Yorumları

 

 

Aslı

Disqus Comments Loading...

Son Yazılar

YALI ÇAPKINI – Kıran da Olsa Kırıl, Düş; Fakat Eğilme Sakın

Yalı Çapkını 67. Bölüm için tek analiz yetmez.  Svl‘in kaleminden taptaze bir analiz.

6 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Sana İhtiyacım Var Çünkü Seni Seviyorum

"Yalı Çapkını 67. Bölüm temposu yüksek, duygu yoğunluğu fazla ve olay odaklı gözükse de arka…

6 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Sana Bütün Pişmanlıklarımı Anlatmak İsterim

Bu hafta Yalı Çapkını 65. bölüm analizinden önce yalı tarihine adını altın harflerle yazdıran palyaço…

4 hafta Önce

YALI ÇAPKINI – Birlikte Daha Az Mutsuz

Yalı Çapkını 62. Bölüm için tek analiz yetmez. “Sezonun en iyi bölümü" diyen  esra'dan kısa…

2 ay Önce

KIZIL GONCALAR – Kaçtığımız Savaşlardan Güçlü ve İyileşmiş Olarak Çıkmak Mümkün mü?

Kızıl Goncalar  yeni bölüm öncesi, hem nerede kalmıştık hatırlamak hem de geride bıraktığımız bölümü derinlemesine…

2 ay Önce

YALI ÇAPKINI – Hodri Meydan

Haftalar sonra bölüm analizi yapılabilecek bir bölüm geldi Yalı Çapkını'ndan. Hem böyle bir bölüm izlemeyi,…

2 ay Önce