MENAJERİMİ ARA – En Çok Kırdıklarımız En Sevdiklerimizdir

Final açıklandığından beri reyting sancısı çekmiyoruz. Menajerimi Ara bu hafta da düşüşte, Total’de 1.63 reytingle 13., AB’de 1.81 reytingle 11. ve ABC1’de 2.02 reytingle 8.oldu. Bölüm izlenimleri  konuk yazar  Dreamy Tangerine‘den.  Keyifli okumalar ^^

 

8. Bölümün sonunda sevgili olup, irili ufaklı badireler yaşasalar da aşklarından ve birbirlerinden hiç vazgeçmeyen Dicle ve Barış 43. Bölüm itibariyle “bir süre görüşmeyelim” noktasına geldiler. Bu durum seyirci olarak bizi ne kadar çok üzse de ben şu an içinde bulundukları durumu asla ayrılık olarak tanımlamıyorum, olsa olsa, zamanında zehir asistan Dicle’nin birilerine dediği gibi “pozitif bir mola” olabilir.

Dicle ve Barış’ın geldikleri bu son noktada kim haklı kim haksız diye tartışmayı anlamsız buluyorum. Hayır, orta yolcu olduğumdan ya da kararsız kaldığımdan değil. Hangi tarafa bakarsanız bakın iki tarafın da hem yanlışı hem doğrusu olduğundan. Dicle ve Barış bu noktaya kayınvalide/eski sevgili vb. üçüncü şahıslar veya saçma sapan yanlış anlama klişeleri yüzünden gelmediler. O tarz pürüzleri şu veya bu şekilde aşmayı başarmışlardı. Bu sefer son derece hakiki, doğrudan kendilerini ilgilendiren bir durumla karşı karşıyalar. Tamamen kendi hayat yolculukları, hayatlarında yapmak ve olmak istedikleri şeyler nedeniyle buradalar. İşte bu yüzden her ne kadar ayrılmış gibi oldukları için üzülsem ve senariste kızsam da altı dolu bir gerçeklik izlediğimiz. Ve aslında hepi topu 10 dakikalık DicBar sahneleri hakkında bu kadar yazılabiliyor, üzerinde tartışılıyorsa olup biteni sevip sevmediğimizden bağımsız olarak seyirciye iyi yazılmış, üzerine düşünülmüş bir hikaye izletildiğini düşünüyorum. Tabi keşke tüm bunlar izleyeceğimiz son dört bölüm içine sıkışmasaydı!

 

Sevdamız bir uzun bakış.

İnsan denen varlığın elindekinin kıymetini çoğu kez onu kaybettiği zaman anlaması en garip kusurlarından olsa gerek. Ama bazen de insanın böyle bir deneyim yaşaması gerekir ki, kendisiyle, düşünceleriyle, kayıpları ve kazançlarıyla baş başa kalıp, tüm bunların bir muhasebesini yapabilsin ve yoluna devam edebilsin.

Dicle ve Barış’ın birbirlerini buldukları için, aşkın en hakiki en nefes kesenini bu kadar genç yaşta birbirlerinde keşfedebildikleri için aslında ne kadar şanslı olduklarının farkına varmaları için gerekli belki de bu mola.

DicBar değil, Dicle ve Barış olarak ayrı ayrı kendilerini gerçekleştirmeleri, hayallerine ulaşmaya çalışırken birbirlerini kırıp dökseler bile günün sonunda ‘ilişki’ denen şeyin bir ipte oynayan iki cambaz misali dengeyi bulmak ve o dengeyi sürdürebilmek olduğunu anlamaları için gerekli.
Barış’ın içinde kaybolan oyuncu egosunu tekrar yükseltebilmesi ve mesleki özgüvenini tekrar kazanabilmesi için; Dicle’nin iş / özel hayat dengesini kurabilmesi için gerekli.

 

 

Barış’ın şiddete başvurduğunda ne olursa olsun yanlış ve haksız duruma düşeceğini kavraması; Dicle’nin ise sevgilisinin yeteneğine her zaman inandığını gösterebilmesi ama gerektiğinde dürüstçe ve en başta “sen bu cast için uygun bir yüz değilsin” demeyi öğrenebilmesi için gerekli.

Ağzımızdan bir anda çıkan, “sen bana güvenmiyorsun”, “beni kısıtlıyorsun”, “ben artık sadece kendimi izleyeceğim bu hayatta” lafları havada uçuşurken, fark etmeyiz belki de en çok kırdığımızın en çok sevdiğimiz olduğunu. Fark edebilmek için o ateşin biraz soğuması, ağırlığın biraz hafiflemesi gerekir bazen. Böylece o müthiş denge yeniden yerini bulur. Kendinden taviz vermeden, karşı tarafı dinleyip anlayabildiğimiz nokta geri adım atmak değil, sevdiğine yaklaşmaktır çünkü.

Hem ne demiş şair, “Çünkü ayrılık da sevdaya dahil çünkü ayrılanlar hala sevgili.”(*)

Menajerimi Ara 43. Bölümden  kısa kısa;

Bu haftaki konuk hikayeleri beni hiç mi hiç sarmadı, hele ki Cem Belevi-Gülin sahneleri çok sıktı. Üstüne Süper Ego ekibi oyuncu kapmak için deliler gibi uğraşıp didinirken sonuç ne oldu? Hepsini son dakikada Ceyda kazandı, ee, ne anladık bu işten?

Arzu-Çınar-Arzu’nun annesi sahnelerini ise hiç olmamış sayıyorum.

Ceyda’nın menajeri olarak Barış’ın taleplerine hemen kulak vermesini, Barış’ın audition verdiği sahne, Kıraç ve Dicle’nin baba-kız konuşmalarını ise çok sevdim.

 

(*) Attila İlhan

 

Göz atmanızı öneririz: Menajerimi Ara Bölüm Yorumları

 

 

Aslı

Disqus Comments Loading...

Son Yazılar

YALI ÇAPKINI – Kıran da Olsa Kırıl, Düş; Fakat Eğilme Sakın

Yalı Çapkını 67. Bölüm için tek analiz yetmez.  Svl‘in kaleminden taptaze bir analiz.

6 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Sana İhtiyacım Var Çünkü Seni Seviyorum

"Yalı Çapkını 67. Bölüm temposu yüksek, duygu yoğunluğu fazla ve olay odaklı gözükse de arka…

6 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Sana Bütün Pişmanlıklarımı Anlatmak İsterim

Bu hafta Yalı Çapkını 65. bölüm analizinden önce yalı tarihine adını altın harflerle yazdıran palyaço…

4 hafta Önce

YALI ÇAPKINI – Birlikte Daha Az Mutsuz

Yalı Çapkını 62. Bölüm için tek analiz yetmez. “Sezonun en iyi bölümü" diyen  esra'dan kısa…

2 ay Önce

KIZIL GONCALAR – Kaçtığımız Savaşlardan Güçlü ve İyileşmiş Olarak Çıkmak Mümkün mü?

Kızıl Goncalar  yeni bölüm öncesi, hem nerede kalmıştık hatırlamak hem de geride bıraktığımız bölümü derinlemesine…

2 ay Önce

YALI ÇAPKINI – Hodri Meydan

Haftalar sonra bölüm analizi yapılabilecek bir bölüm geldi Yalı Çapkını'ndan. Hem böyle bir bölüm izlemeyi,…

2 ay Önce