Kategori: İzledimÇukur

ÇUKUR – Beraber İyileşeceğiz

“Bir adam, genç, yakışıklı, ama her şeyden önemlisi, prensesin gözlerinin içine bakmaya cesaret edebilecek kadar cesur bir adam”

 

 

Biliyoruz ki Efsun ile Yamaç’ın yıllar sonra restoranda karşılaşmasındaki enerji hep bahsettiğimiz EfYam aşkının varlığının bir kanıtı. Onlar bir elmanın iki yarısı demek biraz fazla klişe, ruh ikizi fazla romantik…  Efsun Yamaç’la var, Yamaç da Efsun ile tamamlıyor kendini. Tam da bu tamamlamaya şahit olduğumuz kavuştay ile başladı bölüm. Ben de yazıya Efsun’un Yamaç tasviri ile başlamak istedim. Yamaç hala o adam ama prenses aynı prenses değil ki… Bunu kafasına vazoyu yediğinde anlamış olmalıydı ama, bu aydınlanma beklediğim gibi ateşli kavuştay ertesi değil Yamaç’ın pavyon baskınında gerçekleşti. (Bu arada bölüm içinde yoğun flashback sevmem ama Efsun’dan Simay’a geçişi daha yakından izlemek isterim.)

 

 

“Sen, sadece zarar verme. Sen ARTIK zarar verme. Sen artık BANA zarar verme”

“İyileşeceğiz. Beraber iyileşeceğiz.” teklifini geri çevirmesinden anlıyoruz ki Efsun’un Yamaç’a zerre güveni kalmamış. Güveni yeniden kazanmak, onca yaşanmışlık, el koyulan bir evlat olunca bugünden yarına da olmaz; ilmek ilmek işlenmesi lazım. Tam da bu noktada Yamaç’ın önceliğinin yine Çukur olması dikkatimizden kaçmamalı!!!  Efsun’un önceliğinin Masal olması anlaşılır da Yamaç’ınkine akıl sır ermiyor. Bugün Salih bile ailesinin huzuru için babasının emanetini hiçe sayıp uyuşturucu işine giriyor ama Yamaç Efsun güçlü, zaten ayaklarının üzerinde duruyor diyerek sevdiği kadını, kızını bulundukları bataklıktan çıkartmıyor öyle mi? “Efsun kendini de kızımızı da koruyacak kadar güçlü” diyor Yamaç ama aslında güçlü olan Efsun değil. Efsun’un evirildiği Simay güçlü. Efsun kapılır gider ama Simay içindeki Efsun’u bastırabilecek, onun tekrar Yamaç’ın yörüngesine girmemesini sağlayacak kadar güçlü! Zaten kasının hayatının odak noktası kızı, kızının güvenliği iken Yamaç’ın onu çekeceği belirsizliğe yönelmemesini alkışlamak lazım. Yamaç sayesinde bir, iki çatapat olur -kısa bir zaman için bile olsa- hem kendi hem de Masal kurtulabilirdi. Ama burada asıl sorun çatapat değil, Efsun’u anlamak lazım ne Yamaç’a ne de ‘aile’ kavramına güveni yok ki. Bu ikisi için hayatı altüst oldu kadının.

 

 

 

Yamaç’ın evlat kokusunu içine çekmesi bölüm içinde içimi cızlatan sahnelerdendi. Yamaç’ın kızının eşyalarına kanlı eliyle dokunmadığı dikkatinizi çekmiştir değil mi?  Ve o kırmızı toka ^^#EfYam fandom kırmızı toka diye diye kırmızı tokaya sahne yazdırdı. Benim için sadece doğal bir andı oysaki…

 

Tarafını seç

 

 

“Benim Yamaç ile aramı bozacak adam daha anasının karnından doğmadı” dedi ama bir aracıya ihtiyaç olmadan bozuldu ya araları… Üzdü. Öyle güçlü bir Yamaç Salih gerçeği #VarYam var ki, bu ilişki çok da kolay bozulmaz demiştim.  Bakış açıları öyle farklı ki… Ama izleyici koltuğundan bakarsam, eğer bir taraf seçilecekse Vartolu’nun çok haklı olduğu bir nokta var:

“Eskiden neydik ki şimdi ne olalım? Sütten çıkma ak kaşıktık sanki, pamuk helva mı satıyorduk, kitap mı dağıtıyorduk, ansiklopedi mi dağıtıyorduk? Silah satıyorduk oğlum biz silah. Dönüp dolaşıp sevdiklerimizin üstünde patlayan silah”

 

 

İdris Koçovalı kuralları! Silah kaçakçılığından tut haraç kesmeye (gayri resmi koruma) her şey serbest ama uyuşturucu yasak öyle mi?  4 koca sezondur izlediğimiz bölümler içinde Çukur’un yaptığı en masum iş değerli taş kaçakçılığı idi.

Peki Cumali Koçovalı’nın yolu yol değil, doğru! Ama Vartolu’nun tek istediğinde ne kimse aç kalsın ne de anlamsız bir savaş uğruna ölmesin olduğu açık. Bunun için uyuşturucu ticareti yapmaları mı lazım? Elbette ki hayır! Ama Çukur öyle asalak bir yapıdaki. Yasal bir düzene kavuşmaları için tümden yıkılması lazım.

Vartolu’nun bakış açısında amcanın yaptıklarına gözü perdelenmiş olabilir, doğru.  Ama elinizi vicdanınıza koyun istediklerinde haksız mı?

Salih: ” Yamaç…Bekle babamın oğlu.”

Yamaç: “Bana babamın oğlu deme.”

 

Büyük kopuş budur. Çok pis savaş çıkacak!  Sevindim ^^ En güzel bölümler Koçovalı’ların aile içi çekişmeleri konulu olanlar değil mi?  Ama Yamaç’ın yanındakilere bakalım; Cumali, Metin… Yahu bu adamlar İdris’i Yamaç’ın vurduğunu öğrendiklerinde ona sırtını dönmediler mi? Şimdi sevgi çemberine mi alıyorlar. Kör öldü badem gözlü oldu atasözü bugünler içinmiş.

 

 

Vartolu’nun sinirden burnu kanıyor sürekli, elinde de sürekli su şişesi (Yoksa ticaretini yapmak kesmedi mi?) Gerçi eğer sadece bir hastalıksa Yamaç’ın kulağının çınlamasını bir yere bağlayamayan senarist bunu bir yere bağlar mı dersiniz? Bağlayamadığı sadece hastalıklar değil malum, Vartolu’nun kolyesi, Sena ve Emrah arasındaki ilişki, Kahraman, Ayşe, Selim üçgeni…  Bunlar unutuldu gitti, ama ya Meliha’nın sırrı ne konusu? O da unutulacak mı dersiniz? Hadi biraz o konuyu deşelim:

Meliha’nın sırrı öyle bir sır ki, sadece İdris ve Meliha biliyor. Meliha’nın sırrı öyle bir sır ki Emmi öğrenince şok oluyor, hemen ortaya çıkartmayı değil ancak kendi ölünce açıklanmasını tercih ediyor. Meliha’nın sırrı öyle bir sır ki Koçovalılar içinde sadece ve sadece Yamaç anlayabilir.  Amca Cumali’nin vurulması olsa; değil – Emmi zaten biliyor. Amca Cumali’nin hala yaşıyor olması olsa – Bunu da Emmi’nin biliyor olması lazım, yanılıyor muyum? Ben tıkandım.   Bu konuda 1 gram ilerleme de yok.

Bölüm yorumunu tam bitirdim derken; yine Karaca yok, yine Akın yok, yine Aliço yok.  Yayın tarihinin gecikmesinin sebebi budur. Karaca’daki değişime daha önceki bölüm yazılarında değinmiştim. Gücü sevdi, vazgeçmeye de niyeti yok. Ama Akın ile konuşmasında aklının başına gelmesi için Vartolu’nun kafayı masaya vurması taktiğini uygulasak başarılı olma şansımız var mı dersiniz?

 

 

Bu arada Karaca’ya söyleniyoruz ama Akın’ın da ‘masum’ olmadığını unutmayalım. Unutanlar için; Akın düşmanları ile bir oldu ve babası hariç bütün Koçovalı erkeklerinin ölmesi için oyunlar kurdu, dedesinin ölümünde de bir numaralı suçlulardan biri.

 

Efsun’un Fransızca (Damla Sönmez Fransızca’yı nasıl bu kadar akıcı konuşuyor diye merak edenler için St. Joseph Fransız Lisesi mezunu!)  küfürleri kadar Yamaç’ın da ‘söz’ niteliğindeki küfrü bölüme damga vurdu.  Bakalım bu söz  karşısına ne gibi zorluklar çıkartacak…

 

 

Bu hafta bölüm yorumunda Yamaç o altınları çalmasaydı Erdenetler ile düşman olmazlardı Selim de ölmezdi yazmış mıydım? Yazmamışım. Hemen ekledim ^^

Kapak Görseli : melanie ( twitter: @scoulday)

Göz atmanızı öneririz: Çukur Bölüm Yorumları

 

 

 

Aslı

Disqus Comments Loading...

Son Yazılar

YALI ÇAPKINI – Yaslan Göğsüme Sevdiğim

Yalı Çapkını 68. Bölümün en özel sahneleri için Svl‘in kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

2 hafta Önce

YALI ÇAPKINI – Kıran da Olsa Kırıl, Düş; Fakat Eğilme Sakın

Yalı Çapkını 67. Bölüm için tek analiz yetmez.  Svl‘in kaleminden taptaze bir analiz.

3 hafta Önce

YALI ÇAPKINI – Sana İhtiyacım Var Çünkü Seni Seviyorum

"Yalı Çapkını 67. Bölüm temposu yüksek, duygu yoğunluğu fazla ve olay odaklı gözükse de arka…

3 hafta Önce

YALI ÇAPKINI – Sana Bütün Pişmanlıklarımı Anlatmak İsterim

Bu hafta Yalı Çapkını 65. bölüm analizinden önce yalı tarihine adını altın harflerle yazdıran palyaço…

1 ay Önce

YALI ÇAPKINI – Birlikte Daha Az Mutsuz

Yalı Çapkını 62. Bölüm için tek analiz yetmez. “Sezonun en iyi bölümü" diyen  esra'dan kısa…

2 ay Önce

KIZIL GONCALAR – Kaçtığımız Savaşlardan Güçlü ve İyileşmiş Olarak Çıkmak Mümkün mü?

Kızıl Goncalar  yeni bölüm öncesi, hem nerede kalmıştık hatırlamak hem de geride bıraktığımız bölümü derinlemesine…

2 ay Önce