Kategori: İzledimÇukur

ÇUKUR – Benim Mahallem Çukur

Bölümün (dakika tutmadım ama yaklaşık olarak) ilk bir saati gözüm ekrandan çok sosyal medyadaydı. İdris Baba’nın Çukur ’a dönüşü, çocukların yedikleri ayar, ‘yeniden ayaklarının üzerinde duran Koçovalı olmak’ üzerine hazırlanmaları derken bölümü yarıladık bile… Dizi süreleri iki saati geçince böyle ‘es’ler vermek normal oluyor tabii…

İdris Baba Çukur’a, Çukur’una geri döndü. Mahalleli -hani fotoğrafının üstünü çiğneyip geçen mahalleli, ellerine sarıldı. Her şey dört dörtlük. Evlatları ve evlatlarından ayırmadıkları bir kuru sandalyesinin olduğu kahvenin kapısında karşıladılar onu. Sıraya dizilmişler, tam bir karşılama komitesi. Bi’ Medet uzak. Üzdü.  Günün sonunda evladına kurşun sıkan biri tabii, ama ne bileyim konu Medet olunca…

 

 

İdris’in evlatları içinde İdris Koçovalı şekil standartlarına uyan bir Salih var. Zaten onun gibi de giyinmiş. (Sinir olanlar sıralamasında beni ilk sıraya yazıverin) Babadan onayı aldı, rahatladı. Hapishane kaçkınları(!)nın yanında saç sakal düzgün, takım elbise ütülü; her halde onaylanacaktı ^^

Onayımın olmadığı en büyük konu ise; karakterler büyük bir değişim içine mi girdi? Yamaç ile başlayalım. Çukur bataklığı onu iyice içine çekmiş, tam bir Koçovalı gibi davranıyor. Biliyoruz ki beylik laflarının dışında İdris Koçovalı’nın kurduğu düzen tamamıyla bir mafya düzeni. Yamaç için  ‘ne güzel bu düzeni kendine göre yorumluyor’ derken bu sezon elinden silah düşmüyor maşallah… O da Cumali Abi’sinin hafifletilmiş bir versiyonu gibi dolanıyor: Asalım, keselim…

Gelelim kalbimin efendisi Vartolu Salih’e. Tamam, Salih hep eksikliğini hissettiği ‘baba’sına, Sadiş’ine kavuştu Ve Medet ve ‘Yamaç’ım’ diye seslendiği kardeşi ile kendi küçük çekirdek ailesini sil baştan oluşturdu oluşturmasına da öyle replikler yazılıyor kendisine ben ki oturduğum yerde zıplıyorum, annesi Mihriban ise mezarında dört dönüyordur. ‘Sultan Anne’ ne demek? An-ne! O pişman, o ezik duruş ne demek? Biri küçük yaştaki Karaca’nın ardından da İdris’in Selim’e çektiği fırçanın aynısını Salih’e çekebilir mi lütfen! Kadın oturduğu yerden ‘hayatta hiçbir şeye pişmanlık duymadım’ desin, bizim ki ‘silah işi Kahraman’ın işi idi’ diye duygusal konuşmalar yapsın, dokunsan ağlayacak.

İçimde kanayan yaradır Salih konusunda Sultan Hanım’a iki laf söylenmemesi. Rahmetli Paşa en azından dayak yemişti ^^

 

 

En azından gülümseten Salih – Medet sahneleri izledik de daha fazla serzenişimizi bir başka bölüm yazısına saklayalım. (Savaş Dinçel’i bir kez de burada analım, sırf ekranda değil, tiyatro sahnesinde de izleme şansını elde etmiş bir izleyici olarak nur içinde yatsın)

 

Ama Cumali’deki değişimi sevdim <3

 

[wp_ad_camp_1]

 

Yücel’e duyulan güven gözlerimi yaşartıyor.  Adam tane tane anlatırken bile tutarsızlık akıyordu sözlerinden. Buram buram yalan kokuyor.  Yamaç akıllıca sorular sordu sormasına da yine de inanmış gibi görünüyor. Unutmayalım ki Yamaç Beyefendimiss’e de inanmıştı. Hele ki Uluç Reis’in yardımlarını kabul ederken aklıma gelen tek sahne zamanında Yamaç’ın yardım için Beyefendi’yi aramasıydı. Seni sevmedim Uluç Reis. Sen git ama kızın kalsın ^^ Hoş geldin Hare Sürel …

 

 

İlahi Ayşe… Çeto ile empati yapacağı tuttu. Minnoş minnoş açıklama da yapıyor: “Ben kimseyi öldüremem” İş başa gelince öyle de güzel öldürebildiğini (daha doğrusu öldürebileceğini) Cemil’de gördük. Burada olması gereken ‘ben yapamam’ değil, o pişmanlığın dile gelerek ‘ben bir daha yapamam’ idi.   Yalnız belki de ilk defa çiçek aldı kadın, beyaz güller… Kıyamam. Anlaşılan o ki şu anda Selim’in yönlendirmesi ile özel görevde. Görevimiz tehlike: Çeto’nun zayıf noktalarını tespit etmek…  Başarılı olacaktır, net.

 

 

Bölümün yıldızı Erkan Avcı. O ne güzel delirmektir.  Zenne filmine gönderme de güzel oldu. Bir karakuzu’ya üzüleceğimi hiç düşünmezdim, cidden üzüldüm bak. Ne hayatlar var…  Salih hiçbir şeyden haberi olmadan göbek ata dursun, Vartolu’nun Mihriban zaafını tespit eden Yamaç’ın Çeto’nunkini de bulması eli kulağında…

 

 

Baykal kim?

Malum bu dizide ölenler diriliyor. Önce Çıyan(Veysel olduğu konusunda ikna olmayacağım), ardından Remzi… Baykal da dirilirse bunun sonu Kahraman’dır demiş olayım. Gerçi Remzi’nin geçerli mazereti var, adam ekmeğinin peşinde ^^

Bence Baykal öldü ama biri Baykal’cılık oynuyor. Ama kim kim kim?  Aynı isim, aynı mekan? (Hatırlayınız 13. Bölüm) Yalnız tüm şehir Baykal Bey’i biliyor, onun sözünü emir kabul ediyor, bir telefonu ile hazır ol’a geçiyorlar ama bizimkilerin böyle bir adamın varlığından haberi yok öyle mi? Üzgünüm ama çok zorlama geliyor bana…  Baykalcılık oynayan kişi her kim ise Baykal’ın mal varlığına ulaşabilme yetkisi olan bir kişi olmalı. İki oğlu öldü geriye oğlunun annesi (Sena’nın da annesi) kaldı ama? Ne alaka değil mi?

Çeto’nun konuştuğu kişinin Yücel olduğu iddiam bu bölüm çürüdü. Öyle kalben inanmıştım ki Keyser Soze olmasına.  Adam Çukur’daki güvenli evdeydi, arabada olan o olamaz. Peki arabadaki kim?

Peki ya silah sevkiyatı nasıl çöktü?  Biri Karakuzular’a yolun güzergahına kadar tüm detayları verdi. Bu kişi silahları veren adam olamaz. Yücel desek, elinde telefon olduğunu zannetmiyorum. Sanki flashback ile Karakuzular’ın kandırıldığını, silahların işe yaramadığını izleyeceğiz gibi geliyor ama ölü şoförler işi bozuyor.  Off… Ama günün sonunda en büyük tehlike Çukur’un içinde… Karakuzular Çukur’u içten içten çökertirse şaşırmayın!

 

 

 

Bölüm içinde önceki bölümlere;  bknz ‘Yamaç’ın kızı ile dünya turnesine çıkma hayali’ ve bambaşka projelere selam gönderilmesini çok ama çok seviyorum <3

“Tak tak taka tak…” O ne güzel bir selamdır. Ve o ne güzel selama karşılık vermektir. Özlendin be Mert Karadağ <3

 

Bölüm yazısına son vermeden;  Aliço’nun geçmişine ne zaman gireceğiz acaba? Bir de Gökhan Bey’cim bizim bi’ tapu çıkmazımız vardı… Bi’ ara şu organ transferi işini netliğe kavuştursak iyi olur ^^

 

Tweetlerini alıntıladığım, yazımı renklendiren  Lavinia62   drmytngrn  sacide  Dayı bak arıza çıkacak ve melanie ye teşekkürler. 

 

Dizi ile ilgili diğer yazılara göz atmak isterseniz  İzledim / Çukur  kategorisini ziyaret edebilirsiniz.

Aslı

Disqus Comments Loading...

Son Yazılar

YALI ÇAPKINI – Kıran da Olsa Kırıl, Düş; Fakat Eğilme Sakın

Yalı Çapkını 67. Bölüm için tek analiz yetmez.  Svl‘in kaleminden taptaze bir analiz.

6 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Sana İhtiyacım Var Çünkü Seni Seviyorum

"Yalı Çapkını 67. Bölüm temposu yüksek, duygu yoğunluğu fazla ve olay odaklı gözükse de arka…

6 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Sana Bütün Pişmanlıklarımı Anlatmak İsterim

Bu hafta Yalı Çapkını 65. bölüm analizinden önce yalı tarihine adını altın harflerle yazdıran palyaço…

4 hafta Önce

YALI ÇAPKINI – Birlikte Daha Az Mutsuz

Yalı Çapkını 62. Bölüm için tek analiz yetmez. “Sezonun en iyi bölümü" diyen  esra'dan kısa…

2 ay Önce

KIZIL GONCALAR – Kaçtığımız Savaşlardan Güçlü ve İyileşmiş Olarak Çıkmak Mümkün mü?

Kızıl Goncalar  yeni bölüm öncesi, hem nerede kalmıştık hatırlamak hem de geride bıraktığımız bölümü derinlemesine…

2 ay Önce

YALI ÇAPKINI – Hodri Meydan

Haftalar sonra bölüm analizi yapılabilecek bir bölüm geldi Yalı Çapkını'ndan. Hem böyle bir bölüm izlemeyi,…

2 ay Önce